İlginç bir dünyada yaşıyoruz. Bazen, kendi topraklarımızda yaşadığımız sorunların çok uzak coğrafyalarda da yaşanıyor olması, hepimiz açısından ciddi bir deneyimin kapılarını da aralıyor. Örnek: Latin Amerika ülkelerinden Kolombiya’da 1964 yılından bu yana terör eylemlerini sürdüren FARC örgütü ile Kolombiya hükümeti 5 Ekim günü Norveç’in başkenti Oslo’da “ateşkes ve silah bırakma” görüşmelerine başlayacaklar. Eğer görüşmelerde belirli bir ilerleme olursa, toplantı Havana’da sürecek. FARC, Marksist-leninist bir örgüt olduğunu ileri sürüyor. Ana gelir kalemini Kolombiya’nın kokain tarlaları oluşturuyor. Kolombiya kaynaklı uyuşturucu ticaretinin yüzde 30’una hakim olduğu, bu ticareti de ağırlıklı olarak Venezuela’dan sürdürdüğü biliniyor. Kolombiya’nın komşusu Venezuela’nın lideri Hugo Chavez,FARC’a açıkça destek veren bir lider. FARC, Kolombiya ordusuna karşı kullandığı ağır silahları ve mayınları Venezuela üzerinden sağlıyor. Bu arada, Brezilya, Arjantin, Ekvador gibi bölge ülkeleri de -nedense- FARC’ı “terörist örgütler” listesine almıyorlar!.. Kolombiya’nın bu sorunla boğuşmasını sanki dolaylı yoldan destekliyorlar. Örgüt, Kolombiya ordusunun kararlı harekatları karşısında zor durumda kalınca ateşkes ve görüşme teklifinde bulundu. Talepleri de “karşılıklı silah bırakma” yönünde oldu, hükümet, “bir devletin ordusu silah bırakmaz” diyerek bu teklifi reddetti. Bununla da yetinmedi, ordunun harekatının görüşmeler sırasında da süreceğini karşı tarafa duyurdu.
Bütün bu bilgiler ve gelişmeler tanıdık geldi mi?
Mayın sorunu
Detaylar önemli... Deneyimler de... FARC ile PKK arasındaki olağanüstü benzerlik, bizi çok uzaklardaki bir ülkeyi yakın takibe almaya zorluyor. Orada yaşanılmakta olan gelişmeler bizler için de önemli ipuçları taşıyacak. En azından bir noktayı çok iyi biliyoruz: FARC ve PKK gibi örgütler, komşu ülkelerden destek sağlamadan, uyuşturucu-silah ticareti denklemini kurmadan ayakta kalamazlar.
Bir başka detaya dönelim...
FARC, dünya terör örgütleri sıralamasında anti-personel ve anti-zırhlı araç kara mayınlarını en etkili kullanabilen terör örgütü olarak tanınıyor. PKK’nın TSK’nın harekatı karşısında sıkıştığı anda mayınları devreye sokması önemli... Demek, bir “deneyim paylaşımı” var!..
Pekiyi bu mayınlar nereden geliyor?..
Dünya devletleri, kara mayınlarını yasaklama kararı aldılar. “Mayın YasağıAnlaşması” olarak adlandırılan uluslar arası anlaşma 1999 yılında yürürlüğe girdi. Türkiye imzacısı ve elindeki kara mayınlarının tamamını etkisiz hale getirdiğini ilan etmiş durumda. Şimdi sıkı durun. Bu, tam 159 ülkenin kabul ettiği anlaşmanın imzacısı olmayan ülkeler: ABD, Rusya, Çin, Ermenistan, İran, Suriye ve İsrail!..
Zaten, mayın ticareti artık “gizli” yapılan bir iş. Kimin ürettiğini kime sattığını takip etmeniz mümkün değil. Afganistan çıkışlı eroin parasıyla mayının buluştuğu o nokta tezgahın da başlangıç noktası zaten...
FARC’ı 1964’ten bu yana Kolombiya-Venezuella sınırında tutan “dünya sistemi”, PKK’yı da 1983’ten bu yana Türkiye’nın İran-Irak-Suriye sınırında koruyor.
Türkiye’nin askeri stratejisi
TSK’nın yeni harekat düzeninde net olarak anlaşılan, siyasi otorite ile askerlerin PKK’yı, “iç” değil, “dış” tehdit olarak gördükleridir. Bu tür bir “dış kaynaklı terör algılaması” halinde bakın devletler ne tür bir stratejiye yönlenir:
-Siyasi kararlılık: Başbakan “mücadelenin bu noktasında ülke dışına çıkmam” dedi.
-Eleştiriye kapalılık: Yönteme dönük iç ve dış eleştirileri duymama.
-Görüşme yok : Hükümet örgütle görüşme tekliflerine kapalı görüntü sergiliyor.
-Medya ile birlikte çalışmak: Terörle mücadele hükümet-medya ilişkilerinin ana noktalarından biri oldu.
-Ateşkes asla yok: Hükümet kapıları kapatmış durumda.
-Harekatı sonuna kadar sürdür: Siyasi otorite-ordu uyumu sürüyor.
-Alandaki komutanlara geniş inisiyatif: Üst rütbeli komutanlar harekat alanında.
-Komşularını diken üstünde tut: Suriye-Irak sınırlarındaki yığınaklar, sınır ötesi harekat tezkeresi dikkat çekici.
Dicle Üniversitesi’nde geleceğin doktor ve veterinerlerine seçmeli Kürtçe dersinin verildiği bir ülkede “Kürt Baharı” hayali peşinde koşan terör örgütünün geldiği nokta, mayınla asker şehit etmek, bombayla masum insan öldürmek. Tabii ki can yakarlar ama sonunda kaybolurlar. Ama... O şehitler... Yüreğimiz çok ama çok yaralı...