Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın başına silah dayanmış.. (Aksi belirtilmediğine göre) Silah tutan el bir Türk subayının eli.. Ailesi, eşi çocukları katledilmiş.. ‘Uyanış’ adı verilen bir filmin fragmanı size anlattığım.. Fiktif olduğunu bile bile izlerken bile insan öfkeden deliye dönüyor.. Bu kepazeliğe imza atan ise Ali Avcı isminde bir sinemacı.. Sorduğunda kahramanlık öyküsünü filmleştirdiğini, Erdoğan’ı övdüğünü anlatıyor.. Ama filmin fragmanı büyük skandal.. Söyler misiniz Martin Schulz’un eliyle Erdoğan’ı işaret edip ateş eder pozisyonda görüntü vermesinden ne farkı var bunun?.. Söyler misiniz Avrupa başkentlerinde “Erdoğan’ı öldürün” temalı pankartlardan ne farkı var?.. Bu büyük alçaklığın arkasından ne çıkacağını merak ediyordum açıkçası.. Ve sonuç beni hiç de şaşırtmadı.. Elbette FETÖ… Aynı ekip ‘REİS’ adıyla bir film daha çekmişti.. O vakit en hafif tabirle, fırsatçılık yaptıklarını düşünmüş başarısız bir ticari proje olarak görmüştüm.. Şimdi anlaşılıyor ki REİS de Uyanış gibi bir FETÖ projesiymiş meğer.. Dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında Ali Avcı gözaltına alındı.. Avcı’nın evinde yakalanan ve kendini Hasan Aslan olarak tanıtan kişinin ise başka soruşturma dolayısıyla hakkında yakalama kararı bulunan ByLock kullanıcısı Fethullah Karabiber olduğu ortaya çıktı.. Yapımcının evi bildiğin örgüt eviymiş anlayacağınız.. Daha korkuncu, tüm bu manzaraya rağmen, bu alçaklar sürüsünün yaptığı işlerin ilk bakışta anlaşılamaması.. Daha düne kadar öyle garip adamlardan “Ne var ki fragmanda” diyen savunmalar dinliyorduk.. Akıl alır gibi değil..
Ben Abdullah Gül’e bakarım
Terörist Fethullah Gülen, tasmasını elinde bulunduran emperyalistlerin talimatıyla radyo ve ajans mülakatı verdi.. Bu mülakatında yine aldığı emir doğrultusunda 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kendisini görevleri sırasında ziyaret ettiği yalanını söyledi.. Elbette bu yalanı üzerine Gül bir açıklama yaptı ve böyle bir ziyaretin olmadığını açıkladı.. Bizim açımızdan mesele aslında tam da burada bitti.. Zira bir tarafta terör örgütü elebaşı var.. Diğer tarafta Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefli bir Cumhurbaşkanı.. Polemik kabul etmez bir denklem.. Ancak bu topraklara ait olmayan kökü dışarıda medya, örgüt ele başının sözcüsünün açıklamalarıyla meseleyi “taraflar” haline getirmeye çalışıyor.. Anlamayanlara bir kez daha net biçimde anlatalım.. Abdullah Gül son sözü söylemiştir.. Nokta konmuştur.. Buradan tartışmayı devam ettirmek isteyen herkes net FETÖ'nün operasyonel ayağıdır..
Akşener alınganlık yapmış
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın; “Meral Kılıçdaroğlu” nitelemesine pek bir bozulmuş Meral Akşener.. Neden?.. Çünkü kasaba siyasetçisi bunlar.. Vizyon sahibi değiller ki.. Dolayısıyla politik tartışmaya girmek de mümkün olmuyor..İki politik hareketin hedef birliği yapmasının anlatıldığı bu tür nitelemelerden haberdar olmadığı için bu sözün arkasında daha gayr-ı ahlâki bir yön arıyor.. Dervişin zikri misali.. Ama mesela bilseydi, Merkel ve Sarkozy ittifakı için“MerKozy” dendiğini ve Merkel’in bunu sadece bir siyasal tahlil olarak algıladığını.. Of ya.. Yarın bir Amerikan gazetesinde, Başkan’ı eleştirirken “TrumPutin” diye bir ifade kullanacak olsalar, bu mantıkla ortalığın ayağa kaldırılması gerekecek herhalde…