Utanmaz Yılmaz Özdil... Halka ucuz sebze meyve yedirmeye çalıştığı için mi “Dünya lideri manavı” diye dalga geçiyorsun?
Herkesi kendin gibi “tokatçı” mı sanıyorsun?
Hem bir kitabı (el emeği göz nuru olsa bile taş çatlasa 50 liraya mal olacak bir kitabı) 2.500 liraya satma “uyanıklığı” gösterip okurlarını “enayi” yerine koyacaksın, hem de fukaranın derdiyle dertlenen siyasetçilere laf sokacaksın.
İçinde birazcık utanma duygusu varsa bir köşede oturur, ismini unutturmaya çalışırsın.
Kaldı ki, fikirlerini paylaşmak zorunda değilsin.
Önce “fikir söyleme” hakkını elde et, ismini temize çıkar, sonra çık konuş!
Kuvvetli muhalefet şart mı?
Başkan Erdoğan, konuşmalarında, zaman zaman “kuvvetli muhalefet”ten söz ediyor. Daha doğrusu, kuvvetli ve sağlıklı bir muhalefet istiyor.
Bunu neden istiyor? “Zayıf muhalefet” daha çok işine geldiği halde?
Klasik ve olması gereken cevap şudur:
Demokratik sistemin sağlıklı işleyebilmesi, sağlıklı bir iktidar-muhalefet dengesiyle, yani kuvvetli muhalefetle mümkündür...
Ben de oturdum düşündüm taşındım, “kuvvetli muhalefet”in nasıl oluşabileceğini ilişkin bazı çıkarımlarda bulundum.
Bunu CHP’lilerle paylaşmayı görev biliyorum.
BİR- Çok kurultay toplamak, çok genel başkan değiştirmek marifet değil. Bir vakitler, “Bu iş Baykal’la olmuyor” düşüncesi etrafında kurultaylar topluyordunuz. Bir şey olmadı. Bu kez “Bu iş Kılıçdaroğlu’yla olmuyor”cular sahne aldı.
Evet, Kılıçdaroğlu’yla da olmuyor ama...
Hangi iş?
Önce ona karar verin.
Ne tür bir iş yapmak istiyorsunuz ve bize nasıl bir ülke vaat ediyorsunuz? Zihninizi bu konuda berraklaştırın ve yapmak istediğiniz “iş” konusunda halkı ikna etmeye çalışın.
İKİ- Bir kısım ulusalcılar, partideki problemi “Kemalizm eksikliğine” bağlıyor. Daha az ya da daha çok Kemalizm’in partinize katacağı bir şey yok. Bu çerçevede, daha az ya da daha çok FETÖ’cülüğün de partinize katacağı bir şey yok.
Kemalizm, evet, “Batı’ya yaklaştırıcı” bir pratik olarak, kendi dönemi içinde işlevseldi. Yararlıydı da... Ayrıca Kemalizm bir felsefe, bir ideoloji, bulunmaz bir doktrin değildir. İşlev yüklenmiş görece gevşek bir ideolojidir ve dönemini kapatmıştır. “Hayır, ille de Kemalizm, ille de Atatürk” diyorsanız, Atatürk’ün “rehberimiz akıl ve bilim olmalıdır” sözünü düstur edinin ve “akıl” temelinde politikalar üretin. FETÖ’yle düşüp kalkmayın.
ÜÇ- Kılıçdaroğlu gider Muharrem İnce gelir, Muharrem İnce gider Emine Ülker Tarhan gelir. Bir şey değişmez... Kafayı değiştirmek lazım... Elinizde illegal kasetle dolaşıp maklube sofralarında diz kıracağınıza, siyaset yapın, halkın yararına olabilecek şeyler söyleyin, fakir fukaranın derdiyle dertlenin... Dahası, “solcu” olun. Zor değil... Bakın etrafınıza, Batı’daki sosyal demokrat partiler nasıl yapmışsa, siz de öyle yapın. “Sol” düşünceyi yeniden tahkim edebilir, yeniden halkın vicdanı haline getirebilirsiniz.
DÖRT- Bir programınız olsun: Ülkeyi nasıl yöneteceksiniz, kadim iç ve dış sorunlarımızı nasıl çözeceksiniz? Bu konuda somut ve inandırıcı şeyler söyleyin. Halk anlayacaktır... “Yeni Türkiye”, yeni bir siyaseti, yeni bir dili, yeni bir muhalefet anlayışını icbar ediyor. “Öteki”nin geriliği ve çağ dışılığı üzerine oluşturduğunuz siyaset dili iflas etti. Bunun toplumda bir karşılığı yok...
Toplumda karşılık oluşturacak yeni bir “dil” üretin ve toplumun farklı kesimleriyle bağ kurmayı deneyin... Murat Belge, Ömer Laçiner, Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Mehmet Altan gibilerden de “hususen” uzak durun... “Dağdaki çoban”ın irfanı ve sağduyusu size yeter de artar bile.