Sağlıktan sonra en çok utanma duygumu kaybetmekten korkarım ben... Mesela 30 Ocak 2014’te yazılmış bir yazıya 28 Kasım 2014’te cevap vermeye utanırım. Yazar ama okumaz derler sonra insana... Mesela içinde tek satır hakaret olmayan bir yazıya “zıpçıkdılık” gibi çok da zeka gerektirmeyen cümlelerle cevap yazmaktan utanırım. Bilgi ve yaşanmışlık arttıkça tevazu artmalı diye düşünürüm, aksi bir davranış içine girmekten hem korkar hem utanırım...
***
Utanma uçsuz bucaksız bir duygudur. Kendi adıma en çok doğruyu yazmamaktan utanırım. Mesela idari bir karar veren yöneticiye “Demek bürokratlık böyle bir şey. Gelecek seçimde MHP’den milletvekili olursun artık” diye yazdıktan 10 ay sonra bu cümlelerimi yok sayıp “Oysa iyi niyetle yapılmış ve nezâket kuralları dâiresinde bir ufak, ama televizyonculuk edenlerin bilmesi gereken bir noktaya işâret etmişdim. İzlediğim bir yayında gözüme çarpan ve olmaması gereken bir husus...” diye yazmaktan da utanırım.
***
Bu meslekte bilmem kaç yıl geçirdim, şu pozisyonlarda bulundum diye anlatmaktan utanırım mesela. Biri mecbur bıraktığında, “bulunduğun tüm pozisyonlarda, farklı kurumlarda, bana bağlı çalışan çok arkadaşım oldu” derim ama mutlu da olmam bunu söylemek zorunda kaldığım için.
Ya da bilmem kaç yıl televizyonculuk yaptım diye yazdığımda, Google’dan geçmişimi okuyan insanlara “Devlet memuriyetinde çalıştığı dönemde de televizyonculuk mu yapmış bu bey?” diye düşündürtmekten de utanırım... Ve en önemlisi, televizyoncu olduğumu iddia ediyorsam, televizyon yayınında ama özellikle de kanalın kimliği olan ana haber bülteninde, doğaçlama yaparken “Yavru muhalefet” gibi siyasi tartışmalara yol açacak bir gaf yapmanın bedeli olduğunu bilir ve aksini savunmaya utanırım. Tekrar okuyarak ya da sonradan fark edip sayfada düzelttiğin köşe yazısıyla, televizyon ekranının farklı olduğunu hatırlattığı için bir meslektaşıma hakaret etmekten de utanırım...
***
Bu aralar retro kanal kurma çabasında olan arkadaşlarıma yardım ediyorum. Eski dönem mizah dergilerinden hangi karakterleri alacağımızı konuşuyorduk Cuma günü yeni kanala. Rahmetli Oğuz Aral’ın yarattığı iki karakter, Utanmaz Adam ve Avanak Avni arasında kararsız kalmıştık ki biri telefon açıp bizim gazetenin yazarlarından Yağmur Atsız’ın bana saydırdığı yazısından söz etti. Eleştiriyorsam, eleştirilebilirim, aksi bir davranışta bulunmaktan da utanırım. Ama sonra yazıyı okudum ve arkadaşlara dönüp Utanmaz Adam’ı alalım dedim. Niye diye sordular, modası hiç geçmiyor da ondan demek durumunda kaldım...