Eskiden bir kural vardı, “Gazeteci kendi evinin yolunu yazmaz”diye. İstanbul’un hemen her tarafında, mesela Kilyos ya da Şile yolunda da kamyon terörü yaşanırken neden sadece Kemerburgaz yolundaki kamyon terörü haber olur diye merak eden var mı? Söyleyeyim, çok sayıda medya yöneticisi Kemerburgaz-Göktürk hattında oturur da ondan...
***
Cuma günü gazetelerde yayınlanan fotoğraf çok ama çok çarpıcıydı. Fethiye’de deniz çekildiği için tsunami korkusuyla evlerini terk eden, yükseklere kaçanların fotoğrafından söz ediyorum.
Pazar günü 6.0 büyüklüğünde bir deprem yaşanan ilçede Perşembe günü meydana gelen panik çok şey söylüyor bize. Mesela giderek İstanbul medyası haline geldiğimizi...
Eğer 6.0 büyüklüğünde bir deprem Marmara Denizi’nin herhangi bir noktasında olsaydı televizyonda saatlerce, gazetelerde sayfalarca yayın yapılırdı.
Ama deprem İstanbul’a uzak olunca, yayın ve biliçlendirme az oldu, fısıltı gazetesi istediğini yapacak fırsatı buldu.
***
Daha vahim olanını da yazayım. Depremin ardından Milliyet Gazetesi’nin internet sitesi başta olmak üzere bazı yerlerde “Fethiye’de 6.1 şiddetinde deprem” başlığı kullanıldı.
17 Ağustos 1999’dan yani 13 yıldan beri depremle yatıp kalkıyoruz ve hala depremin büyüklüğüyle şiddeti arasındaki farkı öğrenemeyen bir medyamız var. Depremin aletsel büyüklüğü olur, şiddet ise yer yüzüne verdiği hasarla ilgili ölçü birimidir.Yani aynı büyüklükteki iki deprem farklı şiddetlerde olabilir.
***
Bilim adamları, en azından bir kısmı hiç kusura bakmasınlar, o fotoğraf onlara da çok şey söylüyor. Biri Burdur’da büyük bir deprem beklediğini söylüyor diğeri Burdur’a doğru uzanan fay yok diyor. Siyaset söz konusu olduğunda c ile ç arasındaki farkı günlerce tartıştıran medya bu farkı da es geçti. Nereden bakarsanız bakın yürek burkan bir manzara ve utanç dolu bir kare bu...