Gazetemizin tertip ettiği Necip Fazıl Kısakürek Ödülleri bu yılki sahiplerini buldu. Lütfi Kırdar'daki salonu dolduran gençlerse, Üstad'ın asıl eserleriydi...
Necip Fazıl, milli müdafaanın gür sesidir. Dağıtılmış, içten ve dıştan çökertilmiş, infilak ettirilmiş Osmanlı İmparatorluğunun, son kalesi Anadolu'dan yükselen canhıraş bir avazdır Üstad. O ''Büyük Doğu''dur...
Necip Fazıl tüm o yenilgiler ve ağır suçlamalar altındaki Anadolu insanına, köle değil ev ve yurt sahibi olduğunu hatırlatan bir yazardır.Öğretmendir. Emekçidir. Yol açıcıdır. Öncüdür. Fildişi kulesinden kuş tüyü yatağından seslenmez yoldaşlarına. Necip Fazıl düşünür olduğu kadar hareket adamıdır da, kolları sıvanmış bir idealisttir, sırtı tere batmış bir emektar, alnı çok düşünmekten kırışmış bir vicdan sorgulayıcısıdır...
İsyan ve itiraz, onun fikir lokomotifinin yakıtıdır. Düşünürken hayatı ve kendini durdurarak düşünmez.
Necip Fazıl, meşru müdafaadır.
İmanın, dinin ve dindarın, İslam'ın ve Müslüman'ın, vatan sevgisinin, milli değerlerin, namusun, haysiyetin meşru müdafaasıdır.
O elinde tuttuğu yeşil fidanı, üzerine kıyametin koptuğu bir toplumda hiçbir ümitsizliğe kapılmadan toprağa eken "kıyamet adamı" gibidir.
Doğu'ların sömürge haline getirilişi, köleleştirilmiş toplumlarımız, sömürü ve işgaller altında inleyen coğrafyalarımız, cehalet ve yoksulluk içinde kıvranmaya mahkum edilmiş kardeşlerimiz, onun gür sesiyle hesap veren değil hesap soran, boyun eğen değil hakkını arayan kimliğe davet edilir...
O, her zaman ve her haliyle hareketin ve eylemin taraftarıdır. Onun hareket teklifi, sorumluluk bilincini, başkalarına havale etmeden evvel, kendi omuzlarına alacak şekilde idealist, gönüllü ve çalışkan bir kimliğin ifadesidir.
O, Anadolu'nun derdini yüklenmiş bir mütefekkirdir. Toplumuna yabancı ve toplumundan utanan, tiksinen, halkına yabancı aydınların aksine, ömrünü Anadolu hakikatine, irfanına, medeniyetine adamış bir münevverdir Necip Fazıl.Bu yüzden sesini onun kadar yakından işittiğimiz bir başka yazar yok gibidir... "Yüz üstü çok süründün, Ayağa Kalk Sakarya" dediğinde, Anadolu çocukları hep birlikte ayağa kalkmamız da bu yüzden... O bize ayağa kalkabileceğimizi öğretmiş soylu bir direniştir...
Resulullah sevgisi, Üstad'ın yürüyüş haritasıdır... Gençliği Ehli Sünnet çizgide yürümeye, en güzel tutulacak yol olarak da Resulullah'a hürmet ve sevgiye çağırır defaatle...
Onun pek çok mükemmel eseri vardır. Ama en mükemmel eseri, kuşkusuz fikriyatını taşıyan gençliktir... Onun mukaddes Anadolu davasını ve Kudüs sevgisini bugünlerde omuzlamış talebelerinden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da Üstadımızın rahle-i tedrisinden geçmiş gençlerden birisidir...Tayyip Erdoğan, ayağa kalkmış Sakarya'sıdır Üstad'ın...
Bugün sadece Türkiye'mizin değil bütün mazlum coğrafyalarımızın umudu, ülkemizdedir. Bu bilinç ve sorumluluk ile çalışma gayretini bize sanat ve mefkure öğretisi olarak miras bırakan Üstadımızı saygıyla yad ediyoruz. Allah'ın rahmeti ve çok sevdiği Efendi'mizin şefaati üzerine olsun...