O formülün normal akılla gerçekleşmeyeceğini düşündüğüm için başlığa bu soruyu koydum.
Ne o formül?
MHP-HDP koalisyonu.
Şimdilerde öyle bir formül kotarılmaya çalışılıyor ya...
İşin kamuoyu araştırma şirketi ayağı ayarlanmış. Seçimlerde Ak Parti oylarını yüzde 40’ın altına, sandalye sayısını da 229’a düşür, HDP’nin oy oranına barajı atlat, ortaya, böyle durumlarda bile asla ve kat’a bir Ak Partili koalisyon ihtimalini koyma ve işi götür CHP-MHP-HDP koalisyonuna bağla.
Bunda normal akıl var mı?
“Aklı başında” bütün araştırma kurumları Ak Parti oylarını yüzde 45-50 bandında gösteriyor, bu da, anayasa değiştirecek bir sandalye sayısı olmasa bile kesin olarak tek başına iktidar demek...
Yine “aklı başında” herkes, çözüm sürecindeki irade paralelliğine bakarak, Meclis’e girmesi halinde HDP’nin anayasa değişikliği konusunda Ak Parti ile işbirliği yapabileceği ihtimaline dikkat çekiyor, hatta böyle bir ihtimale, tabanında tereddütler oluşturur diye Ak Parti dört elle sarılır gibi gözükmüyor, buna karşılık HDP tabanında da, çözüm süreci açısından bu ihtimal üzerinde durmanın önemine değiniliyor.
Yine söylüyorum, “Aklı başında” herkes, MHP ile HDP’nin koalisyon ortaklığına sıfır oranda bir ihtimal olarak bile bakmıyor. Çünkü herkes, MHP’nin Türkçülüğü ile HDP’nin Kürtçülüğünün, bugüne kadar çözümsüzlük ve çatışma anlamına geldiğini biliyor, birlikte Hükümet olmanın, hangi partide hangi değişikliğin meydana geldiğini ortaya koyarak dikkate alınabileceğini de biliyor. Bu durumda “normal akıl”la izahı mümkün olmayacak bir el ele tutuşmanın, ancak son zamanlarda siyaset jargonu içine giren “Üst akıl” marifeti ile mümkün olabileceği sorusu anlam kazanmaz mı?
Üst akıl acaba ne ki?
Bunun adı henüz net olarak konmuş değil.
Eskiden olsa “İyi saatte olsunlar”dan söz edilirdi böyle normal akılla gerçekleşmeyecek şeyler olduğunda.
Bir süredir HDP’liler Amerika’ya gidip geliyorlar.
MHP’de öyle bir görünür temas yok.
Zaten böyle bir akla ziyan “Üçlü cephe” (bu ifadeyi en son Cumhuriyet’te Cüneyt Arcayürek kullandı) henüz bu üç parti tarafından da dillendirilmiş değil. Burada “Acaba üst akıl formülleri önce medyaya mı düşer?” sorusunu sorabiliriz.
Doğrusu ben, Selahaddin Demirtaş’tan, Ak Parti ile pazarlık iddialarını reddetmek için grup konuşmasında “Böyle kirli pazarlıklarda yokuz” dediği gibi, “Tayyip Erdoğan seni başkan seçtirmeyeceğiz”dediği gibi, böyle “Üçlü cephe” pazarlıklarında da rollerinin bulunmadığını, hele “MHP’li bir koalisyon”da yerlerinin bulunmadığını açıklamasını beklerim.
Aynı şekilde MHP’nin de, HDP ile koalisyonun akla ziyan bir proje olduğunu çok net olarak açıklaması lazım.
HDP tabanına bakıldığında, MHP ile koalisyonun kabul edilemez olduğunu, aynı şekilde MHP tabanına bakıldığında HDP ile koalisyonun kabul edilmez olduğunu, buna mukabil her iki parti tabanının Ak Parti ile birlikteliğe daha sıcak bakacağını tahmin etmek zor değil.
Onun için diyorum, “Üçlü cephe” diyerek, CHP-MHP-HDP’yi bir araya getirmek için bir “Üst akıl operasyonu”nun devreye girmesi gerekiyor.
Bu işler garip işler.
Anlaşılan siyasi hesap yapalım derken insanın başı dönüyor.
Selahattin Demirtaş, barajı aşmak için, “Kürt oyları”nın kendi payına düşen kısmına güvenmiyor, gittikçe daha “mezhep ağırlıklı” bir hüviyete bürünüldüğü için Ak Parti’ye oy veren Kürtlerde yeterli karşılık bulabileceğine inanmıyor, o zaman büyüme alanı olarak “Yeminli Tayyip Erdoğan ve Ak Parti karşıtı” cepheye açılma gereği duyuyor. Ama orada da, çözüm süreci gerçeğine, bu gerçeğe göre gelecek planlaması yapan Öcalan’a tosluyor. Demirtaş’ın Öcalan’ı aşması için de, Kandil’in de oradan fişteklendiği izlenimi alınan “Üst akıl” desteğine ihtiyacı var.
Bakalım böyle operasyonel bir üst akılla karşılaşacak mıyız?
Yoksa bütün bu cephe hesapları, aç tavuk kendini darı ambarında görür özdeyişini mi hatırlatacak?