Galatasaray’ın yapmasını beklediğimiz şeyleri, Sivas hem de güzel yapmaya başlayınca; sarı-kırmızılılar neye uğradığını şaşırdı. Sivas hem tehlikeli geliyor, hem çok geliyordu. Yediği baskı, G.Saray’ın oyun kurmasını ve sahaya dengeli yayılmasını önledi. Sivas, özellikle Aatıf’ın bitirim sokuluşlarıyla bir ara rakibine panik duygusu bile yaşattı. Bu şaşkınlık anlarında Muslera’nın yediği gol, o klasta bir kaleciye yakışmayacak amatörlükteydi.
G.Saray’ın bu noktada beğendiğim tarafı; yediği baskıyla tehlikeyi ensesinde hissetmesine ve o şok anlarında kalecisinin hatalı gol yemesine rağmen; 1-0 geriye düştükten sonra dağılmamasıydı. Çabuk toparlandı.
Bu, normal bir geriye düşüş değildi. Oyun kurgusunun maç boyunca aksamasını sağlayacak bir dengesizlikten çıkış, sanıldığı kadar kolay değildir. Sarı-kırmızılılar, sorumluluk duygusuna çabuk sahip oldu. Yekta’nın golü öyle geldi.
Hajroviç’in asisti güzeldi... Koray ilk maçında sırıtmadı... Selçuk, geçen hafta oyundan çıkarken yaşadığı can sıkıcı ruh halinden sıyrılmış gibiydi... Eboue, özellikle yenik durumdayken skoru kabul etmeyen ve üstesinden gelmeye çalışan hırslı tavrı ile, saygı duyulacak bir direniş gösterdi.
***
Drogba’nın “Yolcudur Abbas bağlasan durmaz” tavrı, gidişine 1.5 ay kala onu motivasyondan kopardı. Öyle anlaşılıyor ki, bundan sonra ondan pek hayır gelmeyecek. Şampiyonluk hesaplarından çok, Amerika’ya gittiklerinde çocuğunun okul sorunlarını şimdiden dert etmeye başladı. Birinci hedefi G.Saray değil...
Sneijder de olmayınca, Mancini sahaya çıktığında kadrosuyla rakibi ürküten bir G.Saray havası atamadı. Düşünün ki, 19’luk Koray ilk kez ilk onbirdeydi. Sarı-kırmızılılar bu şartlara rağmen, maç içinde hakim güç olmayı başarmıştı. Ama Muslera çok kötü günündeydi. Utaka’dan yediği gol öncesinde de, gene aynı futbolcunun üstelik hafif bir şutunu kalesine girerken seyredecekti. Top direği yalayıp çıktı... Anlayacağıınız, Muslera takımı yatıran ana faktördü.
Atı alan Üsküdar’a gitmedi. G.Saray, Üsküdar’a gidene atını verdi.