Okulların açılmasıyla birlikte eğitimdeki problemlerle de iştigal başladı. Ders kitaplarındaki rezaletlerin ardı arkası gelmiyor. Adı “Talim ve Terbiye Kurulu” olan bir başkanlığının tasdikinden geçen kitaplar hangi kıstaslara göre talebelere dağıtıldı acaba? Karikatüründen fotoğrafına, “müstehcen içerik” damgalı siyah poşetlere konulması gereken ders kitapları aynı zamanda Fethullahçı Terör Örgütü propagandası yapmaktan da Ağır Cezalık...
“Kendi himmete muhtaç dede kime himmet ede” sözünün tecessüm hâli “Talim ve Terbiye Kurulu”, kamuoyundan gelen tepkiler üzerine öğretmenlere, ders kitaplarında tepki çeken sayfaların yırtılması tâlimatı vermiş; “Çözüm odaklı çalışma” dedikleri bu olsa gerek! Tebrik ediyorum!.. Acaba öğretmenlerin kaçta kaçı bu “Çözüm odaklı çalışma”ya iştirak edecek? Umut ediyorum ki bu hususta “Talim ve Terbiye Kurulu” hassasiyet gösterir; umut ediyorum!..
***
Yaklaşık 1 asırdır Müslüman Anadolu halkı, bünyesine uymayan bir yola sokulmaya zorlandı. Darağaçlarına, zindanlara, sürgünlere ve işkencelere rağmen bünye, zorla sokulmak istenen yolu kabul etmedi ama ağır da hasar aldı. Özellikle de zihnimiz. İnancımızı, değerlerimizi, kelimelerimizi unutturdular. Şimdilerde zihnimiz mâziyi hatırlamaya çalışıyor ama önüne, unutkanlığı attırıcı metaların yeni sürümleri servis ediliyor!
Bir hatırlama bir unutmayla geçen günlerin neticesi hercümerç. Bu sebepten kargaşaya bakıp da umutsuzluğa düşmüyorum. Biliyorum, kolay değil. Nihayetinde, bizleri zorla bir yola sokmaya çalışan sistemin şuur süzgecinden geçtik. Öyle veya böyle hepimizde bir hasar bıraktı. Mevcut sistemin verdiği ‘eğitim-öğretim’le iktifâ edenler mâlûm yolda ziyan olup gitti. Benim gibi, sistemin mecburi şeridinden gitmek istemeyenler de ‘şüpheli trafik kazaları’yla yok edilmeye çalışıldı.
Hamdolsun, ‘hasarlı araçlar’dan sağ sâlim çıktık! Ve binlerce hamdü senâ olsun, Müslüman Anadolu kimliğini hatırlarken çektiği sancılara ortak oluyoruz. Çektiğimiz ağır sancının etkisiyle yaptığımız hataları da görebiliyor, çözüm bulmaya çalışıyoruz. Bu da büyük bir nimet. Ya çektiğimiz sancının neyin sancısı olduğunun idrakinde olmasaydık?.. Ya sancının kesiksiz acısıyla düşmana teslim olsaydık?..
Beladaki nimeti görenlere selâm!..
***
Geçtiğimiz Cuma günü İstanbul Fatih’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendi ismi verilen İmam Hatip Lisesi’nin açılışını yaptı. Mezun olduğu okulda talebelere seslenirken ben de o güzel ana iştirak ettim. Maddi anlamda okuldan hiçbir şey esirgenmemiş. Okuduğum İmam Hatip aklıma geldi de, mukayese edilecek gibi değil… Sayın Cumhurbaşkanı’yla okulu gezerken her adımda, “Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in buyurduğu üzere, ‘Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik’ buralarda yetişmesi için Allah’a niyazda bulundum.”
Mevcut sistemin ‘Ölü yıkayıcısı’ diye yaftaladığı İmam Hatipliler ülkeyi yönetiyor, sadece Anadolu’nun değil ümmetin silinen zihnini geri getiriyor… Bu sırada da hatalar, hem de çok büyük hatalar olmuyor mu, oluyor! Yeter ki, sancıyı şiddetli yaşarken tutunmak için elimizi attığımız yeri iyi seçelim. Sancının etkisiyle masadaki her şeyi devirmeyelim!.. Hatalar telafi edilir. Samimiyetimiz nisbetinde Allah hatalarımız doğruya kalbeder.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan okulun bahçesinde İmam Hatip gençliğine konuşurken Yavuz Sultan Selim Camisi ve türbesinin olduğu taraftan, bulutların arasından güneş hüzmesi gözümüzü alıyordu!..
Ürperdim…