Bu mezarda 24-26 Mart 1918 tarihleri arasında Salt Bölgesinde İngilizlere karşı savaşırken şehit düşen yaklaşık 300 Türk Askeri yatmaktadır. Ruhları şad olsun.”
Ruhları şad olsun. Nur içerisinde yatsınlar. Adana’dan, Afyondan, Ankara’dan, Burdur’dan, Isparta’dan, Gaziantep’ten, Çanakkale’den, Çankırı’dan, Manisa’dan, İzmir’den, İstanbul’dan, Kütahya’dan, Bolu’dan, Bilecik’ten, Sivas’tan, Zonguldak’tan... Kilometrelerce yolları aşıp Salt Muharebesinde İngilizlere karşı çarpışmak için gelmişler içlerinden yaklaşık 300 gencecik can şehit düşmüş; iki gün içinde... 48 saat içerisinde üç yüz can...
Sonra... 1973 yılında bu üç yüz canın naaşları tespit edilmiş; tam elli yıl sonra küçücük bir mağara içerisinde. İlk tespit edildiği anda da fotoğraflanmış. O fotoğraflar şehitliğin içinde. Küçük mağara içerisinde temsili bir kabir yapılmış. 24 saat Kuran-ı Kerim okunuyor.
1973 yılında şehitlerimiz naaşları tespit ediliyor ve bir şehitlik inşa ediliyor. Etrafı çevriliyor.. Peyderpey çalışmalar da yapılmış zaman içerisinde.
Türkiye’nin mülkünde olan yer, Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde bir de şehitliğin etrafı çevriliyor bir de müze ve bitişiğindeki Osmanlı Kalesi burcu yeniden inşa ediliyor.
Bir parantez açalım.
Sayın Davutoğlu dokuz ay Amman’da kalmış. Kaldığı süre içerisinde vasat’ül beled’de yer alan sürekli yemek yediği Kudüs lokantasını gördüm. Bir zamanlar Filistinli şairlerin, entelektüellerin buluşarak Filistin’in geleceği üzerine toplantılar, istişareler yaptıkları üç katlı tarihi binanın biraz çaprazında.
Tarihi üç katlı bina kahve olmuş. Jafra Kahvesi. Duvarında Filistinli yazarların, şairlerin resimleri var. Mönü kitapçığının üzerinde anahtar var. Bir gün Filistin’e geri döneceğiz anlamını taşıyormuş.
Parantezi kapatalım.
Müzede, Kudüs’te Osmanlı Uçağı ve Havacı askerlerimizin, Çölde Mızraklı Türk Süvari Birliklerimizin, Osmanlı ve Filistinli askerlerimizin fotoğrafları yer alıyor.
Müzede sergilenen fotoğraflara bakarken, kimlerin dönebildiğini kimlerin dönemediğini düşündüm işin içinden çıkamadım. Üç yüz şehidimizin isimleri ve memleketleri yazıyor ancak doğum tarihlerine dair bir bilgi göremedim. Hepsinin ölüm tarihi belli: 1918. Ve iki gün içinde.
Biran çok uzak gibi gelse de, Süleyman Şah gibi Türkiye’nin kendi topraklarında yatıyor olduğunu öğrendim.
Dün yetkili asker kaynağımı arayıp ‘Peki, Türk şehitliğinde askerimiz var mı?” diye sorduğumda ‘Askeri ateşemizin kontrolünde şehitliğimiz, Türkçe bilen Ürdün’lü askerler var. Ancak tıpkı Süleyman Şah gibi bizim toprağımız, mülkiyeti bize ait. Şu an herhangi bir güvenlik riski yok. Böyle bir tehlike istihbaratı olduğunda askerlerimizi gönderebiliriz. Dışişleri Bakanlığına bağlı şehitlik.” yanıtını verdi.
Al Salt Bölgesi nerede mi? Şuracığımızda aslında. Bakmayın siz kilometrelerce yollar dediğime. Ürdün’de. Salt, Amman’ı Kudüs’e bağlayan yol üzerinde ve Osmanlı Döneminde Şam vilayetine bağlı bir şehir.
Amman’ın 30 kilometre kuzey batısında Ürdün’ün bir ilçesi Al Salt. Hikaye olunur ki, Kral geliyor Al Salt’ı başkent yapmak için. Ancak kralın maiyetindekilerden birkaçı saygısızlık ediyor. Bunun üzerine Salt halkı krala karşı direniyor, bizi kendi halimize bırak, burayı başkent yapma, diye... Al Salt halkı istemeyince Amman başkent olmuş Ürdün’e. Salt zeytin ağaçlarıyla dolu. Neredeyse evlerin bahçelerine dahi süs ağacı niyetine zeytin dikilmiş. Yine Hazreti Yuşa Salt’ta ki makamında istirahat ediyor, Kudüs’ün seyrinde. İstanbul’da makamı var, asıl burada istirahat ettiğini, söylüyorlar. Hava güneşli, yaz mevsimi hakim tüm bölgeye. Karşısı Filistin. Kudüs.
Lut Gölü görünüyor. Gölün tam ortasına duran İsrail botları, geçişi engellemek için 24 saat gölün ortasında nöbet tutuyor. Ürdün’de ikamet eden Yunus Emre Canbey ve Anadolu Ajansı Ürdün muhabiri Zehra Canbey ‘Hava güzelse Kudüs’ü göreceksiniz Salt Tepesinden’ dediklerinde nasıl heyecanlandığımı anlatamam. O kadar heyecanlanma git Kudüs orada diyebilirsiniz. Ben de herşeyin bir nasip kısmet olduğunu söylerim. Neyse... Amman’da Filistin’in üzerinde sis bulutu var. Hava güneşli olmasına rağmen Filistin tarafı, Salt’tan sisli görünüyor. Bir sessizlik hakim. Huzur veren bir sakinlik mi olduğuna karar veremedim.
Hafta sonu Ürdün’deydim. Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün dördüncüsünü Petra Üniversitesi’nde düzenlediği Arap- Türk Sosyal Bilimler Kongresi’ni (ATCOSS) izlemek üzere Amman’daydım.
Kısmet olursa, yarına kongreden ve Ürdün’den izlenimlerle devam edeceğiz.