Bir dede torunu için karar veriyor, amcalar dedenin kararını yerine getiriyor. Keşke bir yılbaşı hediyesi olsaydı o karar ya da ne bileyim okul seçimi, kıyafet seçimi, yemek seçimi, oyuncak seçimi olsaydı... Oysa bir dede torunu için ölüm kararı verdi, amcalar kararı infaz etti.
***
14 yaşında istemediği biriyle zorla evlendirilen, 15’inde babasının evine geri dönen, güvende olduğunu sandığı yerde akrabalarının tecavüzüne uğrayan, hamile kalan... Sonrada töre gereği ölümüne karar verilen bir kızın hikayesini okuduk geçen hafta.Bir gün konuştuk, “vah, vah” dedik sonra yaşama kaldığı yerden devam ettik.
***
O günden beri merak edip duruyorum, bir dede torununu ölümüne nasıl karar verebilir?
14 yaşındaki kızını istemediği biriyle evlendirenler bu kararı duyduklarında vicdan azabı duymuş mudur acaba? Baba yarısı denen amcalar, infazı gerçekleştirirken gözlerine bakabilmişler midir o küçük kızın? Boğularak ya da silah ya da bıçak fark etmez, insanın canı yanar ama o infaz anında fiili acı mı canını yakmıştır küçük kızın yoksa yaşadığı tüm kötülüklerin birinci sebebinin ailesi olduğunu bilerek ölmesi mi?O zaman ‘kirli’ olan kim, küçücük bir kızın Bismil Çayı’nın soğuk sularında biten kısacık hayat hikayesine karanlık gölgelerini düşürenler değil mi asıl kirli olanlar?...
***
Sezen Aksu’nun Ünzile şarkısını mırıldanıp duruyorum bu haberi okuduğumdan beri. Bir şarkıyı yeniden dinlemek, ortasından bir yerden başlatmak mümkün de yaşam öyle değil işte, gitti mi gidiyor.Ne başa sarılabiliyor, ne ortasından alınabiliyor. Bir dede torunu için karar verdi, amcalar kararı uyguladı... Kızın kemik yaşının fazla olması, nüfus kağıdının geç çıkarılmış olması birşeyi değiştirmez. Masallar onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine diye biter...Bir masal değildi bu yaşanan, acı bir gerçekti ve töreyi ancak cinayetler işlediğinde hatırladığımız için bu işten bizim payımıza da sadece utanç düşüyor.