Başlığı bu şekilde altını bir kere daha çizmek ve UNUTTURMAMAK için yazdım... BU BİR İŞGAL DENEMESİYDİ...
Sevgili dostlar, bu noktada yazdığım eski bir yazıya dönmek ve “Erdoğan neden kilit” ve “neden hedef” sorularına cevap aramak istiyorum...
Bakın neler yazmışız;
“...Elimde bir kitap var, ismi ‘Dünyaya neden şimdilik Batı hükmediyor?’... Çok güzel bir çalışma, yazarı Ian Morris, özellikle 1800’lerin başından akışı ele alarak bugün neden kendine BATI diyen emperyal yapının dünyaya hükmettiğini analiz ediyor. Çok ilginç bir detayla başlıyor ve 1800’lerin başında Çin limanlarını yakıp yıkan İngiliz donanması ile zorla Çin ticaretinin İngiliz tacirlerin eline nasıl geçtiğini ortaya koyuyor, bir detay da ben ekleyeyim; 1839 Baltalimanı anlaşması ile Osmanlı da aynı sonuca katlanmak zorunda kalıyor ve Osmanlı ticareti ve yerli üretimi çökertiliyor... Sonrası zaten malum; BATI hayranı kafaların ürünü bir Osmanlı ve Çin-Osmanlı çizgisindeki çöküş ile ortaya çıkan Emperyalizm! Alev Alatlı da “Beyaz Türkler neden küstü” çalışmasında benim de daha önce defalarca ele aldığım Petro’dan başlayan BATI HAYRANLIĞI ile Rusya’nın girdiği çöküş sürecini ele alıyor ve Osmanlı-Rus çizgisinde batılılaşma görünümü şapkası altında ortaya çıkan PAÇOZLAŞMA ve zincirleme reaksiyonu analiz ediyor... Bir cümle almak istiyorum; “...Rus entelijansiyası yüz yıl savaştı... En son Solijenitsin palazlanan BATILILAŞMACI gençliği paçoz olarak tanımladı... Dostoyevski’den önce Gogol ‘ölü canlar’da’ yakındı aynı paçozluktan”...
Sevgili dostlar, bu noktada sorabilirsiniz; bütün bunları neden yazıyorum, neden alıntılıyorum ve başlık ile ne alakası var?
Sevgili dostlar, 1699 sonrası gücünü kaybeden Osmanlı ile birlikte Emperyalizm ortaya çıkmaya başladı ve iki yönde gelişti; Osmanlı coğrafyası üstüne doğru ve Rusya-Çin çizgisinde özellikle Uzak Doğu’ya doğru... 1800’lerin başından itibaren siyasal-sosyolojik-ekonomik olarak çökertilen Osmanlı, İngilizler başta olmak üzere kendini BATI olarak tanımlayan “Yunan-Roma-Cermen-Hıristiyan” yapının özellikle İslam ülkelerini “haritada çizmesine ve baskı altına almasına” yol açtı. Kurtuluş Savaşı ve kurulan Cumhuriyet, bu baskıya karşı “küçük bir toprağın” kurtulması olsa bile BÜYÜK Dinamiğe DUR diyebilecek bir YAPILANMA değildi. 1933 sonrası, genç Cumhuriyet, maalesef “oluşturulan burjuvası, kurum ve kuruluşları” ile bu YAPILANMA ile ortak hareket eder hale geldi. Osmanlı’nın mirasçısı olan Türkiye’nin “dil-din-coğrafya” ile tüm bağları yerleştirilen korkular ile kesildi ve “kendi içine kapanık” bedenden kopmuş kafa uyumaya bırakıldı. Her uyanış bir darbeyle sonuçlandı ve “kendi vatandaşını mürteci, bölücü” olarak tanımlayan Türkiye, korkularında ve kurulan borç tuzaklarında boğuldu. 1800’lerde başlayan yapılanma 1948’de Orta Doğu’da kurulan İsrail ile “en noktasına” ulaştı ve BATI denkleminde tam olarak boğulan Türkiye ile Osmanlı coğrafyası arasında kalan ince bağlar da koptu...
Sevgili dostlar, başlığa dönelim... 2003 sonrası “akıl, irade ve ekonomik” olarak bağımsızlaşan Türkiye, uyanmaya ve kafa ile beden arasındaki bağları yeniden tesis ederek, Osmanlı-İslam coğrafyası çizgisine yeniden sahip çıkmaya başladı. Bugün durum çok açık; Erdoğan liderliğinde uyanan, ayağa kalkan, 300 yıllık gidişatı tersine çevirip “Dünyaya BATI denilen yapılanmanın hakim olma” kaderini değiştirme yolunda ilerleyen bir Türkiye var. Gidişatımız Amerika-Rusya-Çin ve Osmanlı-İslam” coğrafyası için çok önemli. Kendine “BATI diyen emperyal” yapı Amerika’nın özellikle Obama-Amerika denkleminin de dışında kaldığı (NOE-CON ODAKLI-FETÖ TAŞERONLU) ve üretmediği halde sömürerek zenginliğini devam ettirmeye çalışan bir kirli yapılanma, bir ucu sömürgecilikte, bir ucu manevi baskıda kurulu bir denklem...
Sonuç: “Türkiye’de FETÖ merkezli küresel destekli İŞGAL” neden denendi diyenlere sesleniyorum... Erdoğan’ın başlattığı hareket “Dünyaya bu kirli yapılanmanın” hükmetmemesi, 300 yıldır bu baskının altında ezilen Osmanlı-İslam coğrafyasının yeniden ayağa kalkması ve Amerika-Rusya-Türkiye-Çin-Japonya dengesinin kurulması açısından çok önemli. Bu yüzden çok yoğun bir saldırı altındayız ve bu yüzden kirli yapılanmanın içeride kurduğu düzen sokaklarımızı yakacak kadar ileri gidiyor...
Son söz: Erdoğan-Putin ve Obama’nın aynı anda iktidarda olması dünya için bir şans ve belki de 1000 yılda bir olmayacak bir çıkış umudu. Şimdi bu umudu, işbirliği imkanını kullanma ve ülkelere sızan “kirli yapılanma ve sesleri” temizleyerek, yeni güçlü ittifakları sorgulama zamanı...
Not: “Türk-Rus işbirliği” ve “Türkiye için YENİ BATI Amerika” başlıklı yazılarımı bu analizi tamamlayan parçalar olarak okumanızı rica edeceğim...