Katil sürüsü Bayırbucak’ın son kalesi Rabia’yı ele geçirdi.Müjdeler olsun Şah İsmail!..
Müjdeler olsun Kansu Gavri!..
Bizlere de veyl olsun!..
Bayırbucak’a gidip gelenlerin anlattıkları üzerine yazdığım iki yazıda şu hususlara dikkat çekmiştim: “... alt kadrolar savsaklamaktan da öte neredeyse ihanet sayılacak işler yaptığı gelen haberler arasında. Mevzu, ilgili kişileri Ankara’ya çağırıp “Bir daha olmasın” demenin ötesinde. Bayırbucak’ta vatan savunması yapılıyorken “kol kırılır yen içinde kalır” diyemeyiz. İvedi olarak müdahale edilmeli.
Bayırbucak savunması Türkiye’nin bekâ meselesidir. Hududumuzu ihlal eden Rus uçağını vurmak nasıl bir doğru tavırsa, Bayırbucak’taki kardeşlerimize kendilerini savunmaları için gerekli tüm araç ve gereçleri ulaştırmak da doğru
tavır olacaktır. Buna kimsenin itiraz edecek hali yok. Türkiye’deki solcular Esad için savaşacak adam toplayıp Suriye’ye gönderiyor, onlara bir şey diyen var mı? Kobani’yi işgal eden PKK’ya canlı yayında yapılan yardımları unutmadık! Türkiye’nin de kendi soydaşlarını, dindaşlarını korumak için hamleler yapmasından daha tabi ne olabilir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten kadroların Suriye mevzuundaki tarihî duruşunu alt kadrolar anlayıp verilen görevleri yerine getirselerdi şimdi Suriye hakkında başka şeyler konuşuyor olurduk. Bir kişinin küçük bir ihmâli yüzünden vatan topraklarının, canların kaybedildiğini tarih kitaplarında okuyoruz. İşi sıkı tutalım da tarih tekerrür etmesin.”
Ben “tarih tekerrür” etmesin derken, Şah İsmail ile Kansu Gavri’nin gayrimeşru ilişkisinin ürünü Mihraç Ural Rabia işgalinin ardından Twitter’da ‘tarih şuuru’yla şunları yazabiliyor: “Sabah her şey bitmiş olacak. Türkmen Dağı türküleri yakılsın artık. 500 yıllık gasp sona erdi; Mercidabık 1516’ın haklı rövanşı.”
İhmâller, alt kadroların dünyalık peşine düşmeleri Şah İsmail ve Kansu Gavri’ye 500 yıl sonra zafer naraları attırıyor. Herkese mübarek olsun!
Bayırbucak’a un götürmeye gerek kalmadı, zahmet etmeyin; oraya göndereceğiniz un çuvallarını Ankara’nın en büyük meydanında toplayın ve başlayın un helvasını kavurmaya! Ne de olsa adettendir!.. Bilirim, un helvasını kavurmak zordur, helvayı kavururken birbirimize yardım edelim, kollar yorulmasın!..
Hoş eski adetlerimiz arasında zor durumdaki kardeşine yardıma koşmak da vardı ama şimdi zaman değişti...