Zaman zaman “üniversite giriş sistemi değişiyor” ve “işte yeni sistem” haberleri yapılıyor. Geçen hafta da bu zamanlardan biriydi. Alıştık artık. Ne de olsa 2 milyon adayın başvurduğu bir giriş sisteminden ve büyük bir “pazardan” bahsediyoruz. Haliyle bu tür haberler çok ses getiriyor.
Söz konusu haberlerde MEB’in konuya ilişkin çalışmalarını tamamladığı belirtiliyor. Açıkçası ben yetkililer tarafından teyit edilmeyen haberleri ciddiye alma taraftarı değilim. Ancak, MEB’den bu ve daha önceki benzer haberlere şu ana kadar bir yalanlama gelmediği için, haberler hakkında bazı değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.
Ortaöğretime geçiş
Haberlere göre, 2013-2014 öğretim yılından itibaren ilköğretimden ortaöğretime uygulanan yeni geçiş sisteminin bir benzeri üniversiteye geçişte uygulanacak. Buna göre, lise öğrencileri temel derslerden yılda iki kez merkezi sınavlara girecekler. Daha sonra üniversiteler öğrenci seçerken, öğrencilerin dört yıl boyunca merkezi sınavlarda aldıkları notların ortalamasını esas alacaklar.
Haberlerde kendi içinde birçok çelişki olduğunu baştan belirtmek istiyorum. Örneğin, haberlere göre, yeni sistem ilk olarak 2016-2017 öğretim yılında lise birinci sınıf öğrencilerine pilot olarak uygulanacak. Aynı haberlere göre, 2018-2019 öğretim yılında YGS ve LYS “tamamen” kaldırılacak. Buradaki çelişki, basit bir hesaplamayla anlaşılabilir.
Şayet 2016 yılında bir “pilot” çalışma düşünülüyorsa, o zaman 2017 yılında yeni sistemin ilk uygulaması yapılabilir. 2017’de lise birinci sınıfa başlayan öğrenciler, 2021 yılında mezun olurlar. Diyelim ki 2016 yılında pilot değil de yeni sistemin ilk uygulaması yapılsın, o zaman bu öğrenciler 2020 yılında mezun olurlar.
Bu durumda, doğru bir hesaplamayla, tam altı yıl sonra değişebilecek bir sistemi tartışıyoruz demektir.
Burada asıl sorulması gereken soru şudur: Neden bir sistem değişikliğine gidiliyor? Bu sorunun cevabı haberlerde yok.Dolayısıyla, yeni bir sistemden amaçlanan şeyin ne olduğunu bilmiyoruz.
Yükseköğretime geçiş
Aslında, haberlerde geçen, “ilköğretimden ortaöğretime geçiş sistemine benzer” ifadesi de çelişkili. Çünkü ilköğretimden ortaöğretime geçiş sisteminde 5., 6., 7. ve 8. sınıflara değil, sadece 8. sınıflara uygulanan bir merkezi sınav sistemimiz var şu anda. Dolayısıyla, sadece 8’lere uygulanan bir geçiş sistemiyle, 9, 10, 11 ve 12. sınıflara uygulanması düşünülen merkezi sınavlar arasında da büyük bir fark var.
Bu büyük farkı bir yana bıraktığımızda da, haberlerde bahsi geçen sisteme ilişkin başka tartışma konuları hâlâ bizi bekliyor.
En temel mesele şudur: İlköğretimden ortaöğretime geçiş ile ortaöğretimden yükseköğretime geçiş kategorik olarak farklıdır. Ortaöğretime geçiş sınavlarına girenlerin tamamı 8. sınıf öğrencisi. Oysa üniversite giriş sınavına girenlerin tamamı öğrenci değil. Aksine, üniversite giriş sınavına girenlerin büyük çoğunluğu mezunlardan oluşuyor.
Bu yıl sınava giren yaklaşık 2 milyon öğrencinin sadece 850 bini lise son sınıf öğrencisi. Bir başka ifadeyle, sınava girenlerin yaklaşık %60’ı mezunlardan yani sınava yeniden girenlerden oluşuyor. Dolayısıyla herkesin öğrenci olduğu bir geçiş sistemi ile çoğunluğun mezunlardan oluştuğu bir geçiş sisteminin doğal olarak farklı olması lazım.
Özetle, 9., 10., 11. ve 12. sınıflara merkezi sınavlar yaptığımızı düşünelim. Bu durumda, mevcut üniversite giriş sistemiyle altı yıl daha devam etmemiz beklenir. Ya sonrası? Eski mezunları nasıl yerleştireceğiz? Mezunlarla öğrencileri farklı şekilde üniversiteye almak, eşitliğe uygun mu? Öngörülen sistem daha mı adil olacak? Sınavın ya da sınavların geçerliği ve güvenirliği ne kadar?
Bu sorular, herhangi bir sistem değişikliği önerisinde bizi bekleyen sorular.