Üniversite sınavına giren öğrenciler önümüzdeki günlerde tercih formlarını dolduracaklar. Sınav öncesi stres yerini tercih stresine bıraktı. Sınavda başarılı olduğunu düşünenler de bekledikleri başarıya ulaşamayanlar da tercih konusunda kritik bir karar aşamasındalar. Tercihte bulunmakla, seneye sınava tekrar girmek arasında kararsız olanlar da var.
Doğrusu 80’li yıllarda sınava ve üniversiteye giren, son gelişmelerden bihaber bir kişi olarak uzmanlık dışı bir konuda ahkâm kesmem doğru olmaz. Ama etrafımdaki öğrenci kardeşlerim hayat tecrübesinden tezahür eden her söze dikkat kesildikleri için, bundan cesaret alarak birkaç kelam etmek istiyorum.
Öncelikle puan ve sıralamaya göre en doğru seçenekleri bulabilmek iyi bir araştırma ve analiz gerektiriyor. Üniversiteleri ve bölümleri tanımak, şehirleri ve imkânları bilmek önemli bir konu.
Öyle üniversiteler var ki, okuduğunuz bölümden ziyade gittiğiniz üniversitenin marka değeri size avantaj sağlayabiliyor. Özellikle yurtdışı kariyer planları olanlar için belli üniversitelerin isimleri çok değerli.
Öyle bölümler de var ki, bulunduğu üniversiteden daha büyük değere ve şöhrete sahip. Sektörde o bölümün mezunları daha popüler görünen üniversiteleri bitirenlere göre tercih sebebi olabiliyor.
Üniversiteden nasıl çıktığınız bazen nasıl girdiğinizden daha önemli olabiliyor. Çok yüksek puanla ve dereceyle üniversiteye girip mezun olamayanların yanında daha düşük sıralamayla okula girip birinci çıkanlar biliyorum. Yani yüzde yüz bursla ve dereceyle bir bölüme giren bir öğrenci yüksek başarı elde edemezken yüzde yüz ücretle aynı bölüme giren bir öğrencinin derece yaptığı da vaki.
Ayrıca düşük bursla okula girip başarısı sebebiyle yüksek burs kazanan veya daha düşük yüzdeli bir bölüme girip daha sonra daha yüksek yüzdeli bölüme geçen öğrenciler var. Bu yüzden en idealine ulaşamasanız da ulaşma ihtimalinin tamamen ortadan kalkmadığını bilmek gerekir.
Bazı bölümlerde daha eski devlet üniversiteleri daha büyük tecrübe ifade ederken, bazı yeni bölümlerde yeni vakıf üniversiteleri daha başarılı eğitimler sunabilir. Bu yüzden kategorik ve indirgemeci düşünmemek gerekir.
Dediğim gibi bazı üniversitelerin isimleri yurtiçinde ve yurtdışında artı değere sahiptir, iş başvurusunda daha düşük puanla buraları bitiren birisi başka üniversiteden daha yüksek puanla mezun olan birisine göre tercih sebebi olabiliyor. Ama özellikle kamuda bir işe girdikten sonra mezun olduğunuz üniversite size maaş artışı getirmez. Tüm diplomalar aynı ücreti alır, ama tüm diplomalar aynı şekilde terfi etmez.
İyi bir eğitim almak, iyi bir meslek sahibi olmak, iyi bir iş bulmak aynı anlama gelmez. Okulda çok başarılı olup mesleki pratikte zayıf kalmak, iyi bir meslek formasyonuna sahip olup iyi bir iş bulamamak mümkün.
Eğitim süresini teori-pratik dengesiyle götürmek hem meslek sahibi olmak hem iş sahibi olmak için büyük avantajdır.
Üniversite dönemi sosyal şahsiyet geliştirmek açısından en kritik dönemdir. Üniversitenin verdiği mesleki eğitimden belki de daha önemli olan bu dönemin gence kazandırdığı sosyalleşme imkânıdır. Üniversite arkadaşlığı, asker arkadaşlığı, yol arkadaşlığı unutulmaz hatıralar bırakır ki, insanın sosyal dokusunun oluşmasında bu yaşanmışlıkların büyük etkisi vardır.
Ailesinin yanında üniversite okuyan öğrenciler ile başka şehirde, başka ortamlarda hayat tecrübesi kazanan öğrenciler açısından bir farklılık olduğu da hesaba katılmalı. Her ikisinin de kendisine özgü kazanımları bulunmaktadır ve okul tercihi kadar bu tercih de iyi hesaplanmalıdır.
İstedikleri sonuca ulaşamayan öğrenci kardeşlerime tavsiyem, morallerini bozmamaları, stres yapmamaları ve ümitlerini kaybetmemeleridir. Kader-kısmet-nasip, fırsat ve imkânlar insanın önüne çok farklı hayatlar koyabilir. Önemli olan mevcudu en iyi şekilde değerlendirip iyi bir insan olmaya, iyi bir meslek sahibi olmaya, kendimizi okul içinde ve dışında geliştirmeye çalışmaktır.
Allah tüm gençlerimize hayırlı ve güzel sonuçlar, hayırlı muvaffakiyetler nasip etsin.