Aynı anda hem acıklı, hem gülünç, hem de utanç verici.
Ama tam da Türkiye üniversitelerinin durumunu yansıtıyor.
İstanbul Üniversitesi’nde “İfade özgürlüğü” panelinde ifade özgürlüğü engellendi.
Çeşitli üniversitelerden hocalar, davetlisi oldukları üniversitede, konferansın açılışından hemen sonra fiilen müdahale ederek formatı değiştirip “foruma çeviren” bir grup yüzünden konuşma yapamadılar.
Haberlere göre, onların yerine müdahale eden grubun üyeleri sırayla söz alıp düşüncelerini “ifade” etmiş.
***
Düşünün, bir grup öğrenci bir konferans organize ediyor, çok sayıda öğrenci de isimleri ilan edilen hocaları dinlemeye geliyor, ama onları değil, orayı basan grubu dinlemek zorunda bırakılıyor.
Öğleden sonraki oturumda ben de “Akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü” başlıklı bir tebliğ sunacaktım, ama bunu öğrenince geri döndüm.
Akşam TV’de baktım, ifade özgürlüğünü ifade edemediğimiz konferansı düzenleyen hocalar, tıpkı karikatürlerdeki zorla gülümseyen figürler gibi en önde oturmuş, konferansa el koyanların sergiledikleri müsamereyi izliyorlardı.
Ferhat Kentel onların bu halini “sağduyulu” olarak tanımlıyor, ama bu sağduyu falan değil. İster devletten gelsin, isterse de örgütlü gruplardan, saldırganlığa “sorun çıkarmama” adına teslim olmak, özgürlüğü güvenliğe feda etmektir.
Özgürlüğü feda etme pahasına saldırganlığı anlık olarak ötelemek, ona bir sonraki müdahale için de moral zemin oluşturmaktır.
Nitekim öyle de oldu. Bu konferanstan iki gün sonra aynı grup bu kez de “28 Şubat’la Yüzleşiyoruz” etkinliğine saldırdı.
***
“Üniversite öğrencilerinin hiçbir halk düşmanını, sermaye temsilcisini, AKP’liyi, gericiyi üniversiteye sokmayacağı”nı söylüyor grubun sözcüsü açıklamasında.
Birgün gazetesi de bunu hiç eleştirmeden, polisin müdahalesini mahkum ederek başlıyor “haber”ine. İlk cümle: “İstanbul Üniversitesi’nde polis saldırganlığı bitmek bilmiyor.” Sonra da 28 Şubat panelini düzenleyenlerin siyasi duruşlarının ne kadar kötü olduğuna dair bir dizi iddiayla meşrulaştırmaya çalışıyor saldırganlığı.
Şaka gibi, ama değil. Engelleme çabalarının engellenmesini mağduriyet olarak sunmaya çalışıyor.
Özgürlüğü bilmeyen veya onaylamayan bütün kesin inançlılarda vardır bu. Doğruları öylesine tartışılmazdır ki, bunun için her şeyi yapmaya yetkili sayarlar kendilerini.
***
Bir konferansı, o konferansın düzenini bozmadan protesto etmek meşrudur.
Ama engellemek hak ihlalidir.
“AKP bu üniversiteye ancak polisiyle girer” demek, “biz ifade özgürlüğünü kullandırmayacağız” demektir.
Bu durumda “polis dışarı” demek de, “bizim zor kullanarak kendi irademizi dikte ettirmemize engel olunmasın” demektir.
Böyle olduğu için de, polisi üniversiteye sokanlar tam da onlardır.
***
Üniversite, her tür fikrin serbestçe dile getirileceği bir yerdir.
Orada sermayeye de yer vardır, sermaye karşıtı fikirlere de. “AKP”ye de CHP’ye de; MHP’ye de BDP’ye de; Türkçülere de Kürtçülere de.
Hatta eline fırsat geçtiğinde kendisi gibi olmayanı üniversiteye sokmayacağını açıkça ifade eden nasyonal sosyalistlere de.
Bu yazdıklarımı “çok doğru” bulanlara da “çok saçma” diyenlere de.
Hem de aynı anda.
Eğer birileri bu gerçeği kabullenmek istemiyorsa, bunun için şiddet kullanıyorsa, hangi görüşten olursa olsun, hukuk onları üniversite ortamının dışına almalıdır.
Bireyi her koşulda korumalıdır.
Akademik özgürlüğü herkes için güvence altına almalıdır.
Yoksa orası üniversite değildir.