Zaman ne çabuk geçiyor. Elimde ÖSYM puan kağıdı ile fakültenin kapısında kayıt sırasına girdiğim günü hatırlıyorum. Şimdi benim oğlum aynı koşturma içinde. Değişen pek bir şey yok. Bizim zamanımızda revaçtaki fakülteler tıp fakülteleri idi. Başarılı öğrenciler, yeteneklerine, isteklerine, hayattan beklentilerine bakılmaksızın velileri ve öğretmenleri tarafından tıp fakültelerine yönlendirilirlerdi. Olmadı diş hekimliği, o da olmadı eczacılık diye bir sıra vardı o zamanlar.
Kendini açık denizlere vurduğu zaman mutlu olacak ya da Indiana Jones tadında bir arkeoloji macerası yaşamak isteyen çocuklar; tıp, diş ya da eczacılık okumak çalışkan, zeki öğrencinin kaderi der bu saçma sapan yönlendirmeyi kabul ederlerdi. Şimdi düşüyorum da benim akranım ne çok Indiana Jones hayranı ya da Indiana Jones’un zaten uydurma bir karakter olduğunu kendi kendine söyleyip avunan tıp doktoru, eczacı falan vardır. Bir de tabii o zamanlar veliler çocuk tıp okusun tıp ağırdır, anarşiye(!) bulaşmaz diye düşünür ve tıp fakültelerinin talebini patlatırlardı.
Sonra tıp fakültelerinin yalnız mesleki birikim gereği ağır olmadığı, köşe dönmede de epey ağır kaldığı aynı veliler tarafından keşfedildi. Seksenlerde patlayan neoliberal dalga, özelleştirmeler, doksanlarda bu günkü krizi hazırlayan üçkağıtçı finans hızla başka bir dünya oluşturdu. Hemen dört yıl oradan buradan toplama bilgilerle bu ‘yeni’ al-kaç dünyasına çocukları yetiştirmek isteyen bölümler keşfedildi ya da bazı bölümler bu hale dönüştürüldü. Şu diyalog çok hoş: ‘ Sen nesin, ‘finans mühendisi’ yapma ya! Peki, abi sen inşaat okumadın mı? Evet, ama sonra tezsiz finans yüksek lisansı yaptım’ Evet, böyle meslekler (!) icat edildi. Üniversite kavramının içeriği boşaltıldı ve üniversiteler meslek yüksek okullarına dönüştürüldü. Bakın, arkadaşım ve yurt dışında saygın bir akademisyen olan Prof. Dr. Samim Akgönül’le bu konuyu konuştuk. Samim’in söylediklerine kulak verelim: ‘Evrensel anlamda üniversite bir meslek yüksek okulu değildir. Meslek zaten öğretmez.
Üniversite’de doktorluk mesleği öğrenilmez ‘Tıp’ öğrenilir, avukatlık, yargıçlık, noterlik öğrenilmez ‘hukuk’ öğrenilir, mimarlık öğrenilmez, ‘mimarî’ öğrenilir, ekonomistlik öğrenilmez, ‘ekonomi’ öğrenilir, imamlık öğrenilmez ‘ilahiyat’ öğrenilir, vs.
Üniversite, eleştirel bakış, bilim ve bilgi üretme, üretilenleri değiştirme, geliştirme metodları, çok yönlülük ve elbette çeşitli meslekleri icra edebilmek için anahtarları verir; Ancak Türkiye’de üniversiteler, çok fazla ve meslek yüksek okulu görevini yerine getirmeye çalışıyorlar. Elbette üniversitelerin çok daha az ve prestijli olduğu ülkelerde meslek yüksek okullari bir o kadar prestijli ve sayıca yüksek. O yüzden de buralara School / Institut vs deniyor. Üniversite’ye bağlı olsalar da olmasalar da özerk bir yapıya sahipler. Sonuçta; tercih yapan örgencilerime bir tavsiye: HİÇBİR Üniversite’de meslek öğrenmeyeceksiniz, seçeceğiniz mesleği seçebilmek için anahtarları öğreneceksiniz!’
Çorba fakülte ve bölümlerden uzak durun!
Burada bölüm ve fakülte adı vermeyeceğim. Çünkü biliyorum ki oralarda çok değerli akademisyen arkadaşlarımız var ve başarılı çocuklar mezun ettiler. Ama 21. yüzyıl, temel bilimlerin yeniden, yeni buluşlarla harmanlanacağı, sanayi toplumunun hızla bütün coğrafyalarda, bilgi toplumuna dönüşeceği ve sanayi toplumu paradigmasının ortadan kalkacağı bir yüzyıldır. Özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde geliştirilen (uydurulan) ve bugün revaçta olan bazı ‘ara’ disiplinlerden uzak durun.
Mesela mühendis olacaksınız şu sıra yalnız temel mühendislik alanlarını seçin, sonradan ‘uydurulan’ alanlardan uzak durun. Bunlar yakında olmayacak çünkü. Eğer mümkünse, yeteneğinize göre, temel alanlarda lisans yapın: Matematik, fizik, biyoloji gibi. Sosyal bilimlerde ise, sosyoloji, iktisat, tarih gibi... Tezsiz yüksek lisans uydurmasına kanmayın, para tuzağıdır. Temel alanlarda ( bilimlerde) lisans yaptıktan sonra iyi bir üniversitede okuduğunuz alanla ilişkili yüksek-lisans amaçlayın. Matematik okumuşsanız yolunuz sonsuz açıktır. Matematik lisansı size, aşağı yukarı, bütün kapıları açar. İktisat da böyledir ama ülkemizde iktisat kadar yanlış anlaşılan ve anlatılan bir alan yoktur. Burada dört yılda hiçbir şey öğrenemezsiniz. Ancak sizin merakınızı uyandırırlarsa bu başarıdır. Örneğin burayı bitirince broker, muhasebeci, finans uzmanı falan olmazsınız. İktisat seçerseniz ya çalışıp okuyun ya da başından akademisyenliğe soyunun. Sonuçta mutlaka ve mutlaka sizi bir uzmanlığa, mesleğe ‘sıkı’ hazırlayacak temel alanlarda lisans yapın. Çorba-her şey den biraz alan- fakültelerden, bölümlerden uzak durun. Yolunuz açık olsun çocuklar...