Bir grup gazeteci olarak, Bilim Eğitim Kültür Araştırmaları Merkezi ve Bülbülzade Vakfı'nın ortaklaşa gerçekleştirdiği "Suriyeli Göçmenlerin Uyum Sürecinde Sivil İletişim ve Koordinasyon Platformu" projesi kapsamında geçen hafta Suriye gitmiştik. Bir önceki yazımda, Suriye'deki Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerindeki izlenimlerimi kısaca yazmıştım.
Yazının sonunu, "Bölgede faaliyet gösteren devlet ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri sadece insanî yardımla yetinilmeyeceğinin farkında. İnşaallah bir sonraki yazımda bu mühim mevzu üzerine yazmaya çalışacağım" diye bitirmiştim. Suriye tarafına geçmek için hazırlıklar sürerken Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir'le Sivil Toplum Kuruluşları'nın yardım faaliyetleri üzerine konuşurken yaramı deşen şu tespiti yaptı: "Tamam un gönderiliyor güzel... Ben bir gecede bir kamyon un toplarım ama bu insanlara fikrî olarak ne vereceğiz? Yardım götürdüğümüz insanlara verecek, güzel tercüme edilmiş bir tane Osmanlı tarihi kitabımız bile yok."
Turgay Aldemir yaramı derinleştiren şu vak'ayı anlattı: "ABD'deki Müslüman Birliğin Başkanı, Suriyeli Doktor Yahya Abdurrahman Türkiye'ye geldiğinde bana şunu söyledi, 81 kiliseyi cami yaptık. Her bölgede mezarlıklar açtık. Bundan sonra ne yapmalıyız, onu sormaya geldim."
Aldemir, ABD'de faaliyet gösteren STK'nın Başkanı olan Suriyeli doktora da fikrî olarak ne vereceğiz diye soruyordu.
Aldemir'in anlattıklarıyla bir yandan yaram derinleşirken diğer yandan da bir fikre duyulan ihtiyacın dile getirilmesine sevindim. Aklıma Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in kendisine ziyarete gelen Afganlılara söylediği söz geldi. O dönem topraklarını işgal eden Ruslarla savaşan Afganlılar'dan bir grup temsilci Türkiye'ye gelir. Yardım toplamak için Türkiye'de görüşmeler yapan Afgan heyet Üstad'ın yanına da götürülür. Üstad elindeki İdeolocya Örgüsü'nü misafirlerine uzatıp, "Bunu dilinize tercüme edin." der.
Misafirler şaşkın, misafirleri getirenler şaşkın. Para, gıda vb. yardımları bekleyenlere Üstad gerçek ihtiyacı gösteriyordu ama ne yazık ki kimse bu ihtiyacın farkında değildi.
Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir ne diyordu: "Tamam un gönderiliyor güzel... Ben bir gecede bir kamyon un toplarım ama bu insanlara fikrî olarak ne vereceğiz? Yardım götürdüğümüz insanlara verecek, güzel tercüme edilmiş bir tane Osmanlı tarihi kitabımız bile yok."
Evet un vb. toplamak ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmak çok kolay ama "İnsanca yaşamanın" fikrini bir sistem halinde vermek nasıl olacak? Böyle bir ihtiyaçtan haberimiz var mı?
Bugün STK'larımız mükemmel bir şekilde dünyanın dört bir yanına yardımları dağıtıyorlar. Dünyanın en ücra yerlerine gitmekten imtina etmiyorlar. Ailelerini bırakıp aylarca buralarda kalıyorlar. Hakları ödenmez. Lâkin eksik olan bir şey var, Turgay Aldemir'in de dile getirdiği üzere: Fikir!
Fikir eksikliğini, sahadan biri olarak Aldemir'in söylemesi çok mühim. ABD'deki STK'nın başındaki Suriyeli doktor da Suriye'de yardım dağıtan Türk STK'nın Başkanı da fikir eksikliğinin farkında. Demek ki fikir ihtiyacı kendini dayatmaya başlamış. Mâdem elimizde Büyük Doğu gibi sistemli bir fikir örgüsü var ve mâdem "Yeni Türkiye"nin kurucusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "76 milyon Büyük Doğu'yu inşa edeceğiz" diyor, o zaman yapılacak şey belli...