"Teknik adam değişikliğiyle ne değişir?" sorusunun cevabını dün gece aldık. İstekli, konsantrasyonu yüksek, motivasyonu tavan yapmış bir milli takım izledik. Beklenenin fazlası vardı Hırvatlar karşısında.
İsmail Yüksek bir başka oynayıp Salih Özcan ile müthiş ikili oldu. Barış Alper 8 milli maç sonrasında harika bir gole imza atarken, Kerem ve Ferdi de uzun yıllar milli takıma katkı sağlayacaklarını gösterdi. Montella da ilk sınavında cesur kararları ile "Türk teknik adam olsa daha iyi olurdu" diyen 'bizlere' cevabını vermiş oldu. Son dakikada verilen penaltının VAR müdahalesiyle iptal edilmesi hepimize derin bir oh çektirdi.
Ve başardık
2032 Avrupa Şampiyonası, Türkiye ve İtalya tarafından organize edilecek. Allah ömür verirse 9 sene sonra Avrupa Şampiyonası'nı 5 ayrı stadımızda izleme şansına kavuşacağız ve ilgili şehirlerde tam bir bayram havası yaşanacak.
İzleyenler futbola, şehir ekonomileri, otelleri, esnafı ise turiste doyacak. Aslında Türkiye yenilenen alt yapısı ve stat hamleleri ile böylesine bir ödülü çoktandır hak etmişti. Avrupalılar yapılan yatırımları da artık daha fazla göz ardı edemeyip hak ettiğimiz değeri sonunda verdiler. Artık top TFF ve devletimizde.
Zaman da fazlası ile var. Öyle bir hazırlanalım ve başarılı bir organizasyon gerçekleştirelim ki ülkemizin marka değerini daha da üst seviyelere çıkarıp, turnuvadan yıllar sonra bile övgü ile söz edilsin.
Genç, dinamik bir nüfusumuz var. Şimdiden Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversiteler ile bu önemli organizasyon için hazırlık yapılmalı ve görev alacak insan kaynağı da hazır edilmelidir.
Milli takımımızın belki de tamamı o döneme kadar yenilenmiş olacak. Yapılacak değişikliklere dair de bugünden hazırlık yapmamız gerekiyor.
TFF yönetimi artık bu tarihi önüne koymalı ve milli takım düzeyinde tüm adımlarını bu önemli hedefe yönelik biçimde atmalı.
Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımımızın daha bu yaz başardığını neden futbolda tekrar etmeyelim?
Düşünsenize 2032 Avrupa Şampiyonu Türkiye, hem de Türkiye'de!
Düşününce bile insanın içini kıpır kıpır ediyor öyle değil mi?
Adalet nerede?
Sahayı basıp hakemlerin üzerine yürüyen kulüp başkanına 15 gün ceza veren TFF, "Fenerbahçe'ye karşı sistematik şekilde hakem hataları yapılıyor" diyen bir diğer kulüp başkanına bu sözlerini gerekçe göstererek 45 gün hak mahrumiyeti cezası veriyor.
Bir başka kulübün yetkilisi Erden Timur; "Bazı klikler var, bunlardan zamanında bizde faydalandık. Böyle devam ederse bu ligi bitirtmeyiz! Biz bitirtmeyiz" sözleri karşılığında 21 gün ile cezalandırılıyor.
Ali Koç ne demiş de 45 gün ceza aldı?
"Ligi bitirtmem" mi demiş?
"VAR kayıtları elimizde" mi demiş?
"Belgeleri açıklarım" mı demiş?
Kısaca gerçekleri bir bir ortaya sermiş Ali Koç. Adalet neyi gerektirir? Önce iddialar için bir araştırma ve değerlendirme yaptıktan sonra konuşan haksızsa cezasını kesersin.
Adil olamayacağınız bir işi yapmanız tüm dengeleri alt üst eder - ki ediyor!
Önemli bir konu var
Milli aradan sonra Galatasaray-Beşiktaş derbisi oynanacak. Bu maç için deplasman yasağı konusunda alınacak karar emsal olacak. Burada kulüplere, il güvenlik kuruluna ve TFF'ye ciddi görev düşüyor.
Bütün dünyada emsalleri mevcut. Birbiriyle yıllarca zıt düşen kulüplerin taraftarları bile deplasmana gidiyor, maçlarını izliyor. Hep taraftarını cezalandıran tek ülke sanırım bizim ülkemiz. 2032 öncesi bu yasakları kaldırmak ufkumuzu açar. UEFA ve ilgili kurumlara da duruşumuz net biçimde gösterilmiş olur.
Ankara varken
Milli değerlerimizin neredeyse bir parçası haline gelmiş bir spor dalında, milyonlarca taraftarı bulunan iki büyük takımın maçını, üstelik Cumhuriyetimizin 100. yılında Türk seyircisinden kaçırmak, mahrum etmek neden? 23 Nisan 1923'te o zamanki çetin şartlarda Türk futbolunu yaşatmak için kurulan Türkiye Futbol Federasyonu'nun böyle bir karar alması hem Cumhuriyetimiz hem milli birliğimiz açısından talihsiz hem de Türk taraftarını gücendirecek bir karar olmayacak mı? Böyle özel bir senede bu karşılaşma milli birlik ve beraberlik ruhuna yakışır biçimde, başkentimiz Ankara'da düzenlenmelidir.