Liverpool’u eleme başarısının tetiklediği beklentiler vardı Beşiktaşlıda. O maçlara bakınca Brugge daha kolaydı... Peki, ama ligde ayaklarını sürüyen, yıldızları parlamayan Beşiktaş Liverpool verimliliğini tekrarlayacak mıydı?
Atiba ve Sosa gibi iki önemli oyuncusu sakattı Beşiktaş’ın. Atiba’nın görevinde Liverpool kahramanı Tolgay vardı. Sosa’nın görevi de bir başka umut ve zaman zaman güven kaynağı olmuş Oğuzhan’ındı.
İlginç bir şey daha vardı. Brugge’nin ilk onbirinin değeri 25, BJK’ın ilk onbir değeri 65 milyon avroydu!
İlk yarıda Brugge kontrollü bir oyunu seçti. Aslında genel ilkesi de buydu. Beşiktaş’ın işine geldi. Düşük tempoyu benimsedi. Ne var ki o tempo içinde yapması gerekenleri başaramadı. Topu kendinde tutarken, bir planın peşinde değildi. Adam kaçırmadı, kanatları işletmedi, adam eksiltip bir yaratıcı atak gerçekleştiremedi. Büyük bireysel koz Gökhan, takımı kamçılayan değil, durduran roldeydi. Çok topu ezdi. Adam geçse bundan bir avantaj üreteceğine topu bekleterek kaybetmeye hazırladı. Brugge da bizim ligin kimi takımları gibi sıkı kapanıp, kalabalık ve hızla açılarak rakibini avlama peşinde koşunca, ilk yarı oynanmamış gibi geçti.
O soğuk mücadeleyi ikinci yarı başlar başlamaz, top gevelemesinden yakındığım Gökhan ısıttı. Dört rakibinin arasına girip çıktı, çaktı... Brugge geri düşünce açık oyuna yöneldi ve bu bir yandan, Beşiktaş’ın hücumlarının çoğalmasına olanak tanıdı, bir yandan da savunmada baskı yemesine yol açtı. Beşiktaş açık oyunda savunma sıkıntısı çekerken, hücum etkinliği oluşturamadı... Zaten uzun zamandır sorunu bu. Artık eskisi gibi etkili hücum edebilen bir takım değil. Ve Biliç bunun üzerinde hiç durmuyor. Hücumlar takımca değil, bireysel organize edilmeye çalışıldıkça da sorun çözülmeyecek.