Çünkü; Ümmet, ütopya değildir. Çünkü; Ümmet, fikir değildir. Çünkü; Ümmet, dün vardı, bugün var ve yarın da olacak.
Ümmet, varoluştur... “Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar” der En’am Suresi 38. ayette...
Ümmet, kaderi, eceli, yürüyüşü, gelimi-gidimi olan bir süreçler bütünüdür... “Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek de değilsiniz” der Bakara Suresi 134. ayette...
Ümmet; vahdet ve ihtilaf deneyimleri arasında büyük sorularına cevaplar arayan kalabalıkların, Allah’tan haber getiren elçiler aracılığıyla adaleti, barışı ve imanın gücünü keşfedebilmeleri için bahşedilmiş bir ünsiyetin adıdır. İnsanlığın ironisidir, zorlu sınavıdır, merak ve isyanın, hayret ve huzura kavuşacağı, dünyadaki yalnızlığın/ıssızlığın teskin olup anlam kazanacağı, sevginin ve dayanışmanın, cimrilik ve hoyratlıkla yer değişeceği bir öğretidir... “İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanla
rın, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola iletir” der Bakara Suresi 213. ayette...
Ve Ümmet-i Muhammed, “ortada yürüyen” bir ümmet olarak, son elçinin yolundan gitmeye çabalayacaktır. Ta ki son Müslüman son nefesini verinceye kadar... “Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun Kâ’be’yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber’in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah’ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecektir. Allah imanınızı kaybedecek de değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir ” der Bakara Suresi 143. ayette...
***
İzini sürebildiğim yaklaşık 50 civarında “ümmet” eksenli ayeti kerimede en ziyadesiyle etkilendiğim mevzu; “ümmet” ifadesinin, Allah’ın İlah olarak bizlerle muhataplığı, özündeki tevhid mesajının/davetinin orijinalliğidir. Ümmet, sanki insanın mürekkeb hali gibidir. Dr. Mustafa Caferi’nin özellikle Kudüs’ten bahsederken atıf yaptığı gibi; “Biz büyük bir aileyiz”... Ümmet-i Muhammed de Müslümanın mürekkeb olmuş hali gibidir.
***
1917/1919 yılları Ümmet-i Muhammed’in en zorlu en kederli yıllarındandı. Sina Çölü’nde Yıldırım Orduları çökmüş, ilkin Gazze ve Kudüs akabinde 2 yıl içinde Medine hattına kadar tabiri caizse ümmetin harcı yıkılmış darmadağın edilmişti. Mescid-i Aksa’dan Medine-i Münevvere’ye kadar tüm mukaddesat nişaneleri tarumar olmuştu. Balkanlardan Kafkasya’ya, Anadolu, Afrika ve Ortadoğu’daki bu çöküşün artçı sarsıntıları halen kesilmiş değil... Sadece dış güçler değil, nasyonel tutkular, etnik, mezhebi çatışmalar, kötü yönetimler, yoksulluk ve doğal afetlerle çevrelenmiş büyük fotoğraf, ümmetin belini büktükçe bükerek bugünlere kadar taşıdı bizleri zaman... Zamanın kaderikefle okuyup keder diye telaffuz eden bu dehşetli akışında, belimizi doğrultmak istediğimiz her seferde, demirden bukağılarla kıstırıldık...
Ama Kitap elimizde ve Kabe orada olduğu sürece Ümmetin hikayesi bitmeyecek... Topuklarımız şaşkınlıkla belki bin kere geri dönse de, binbirincide azimle bulacağımız istikametten ümit kesmeyerek... Kıyamet meleğinin üfleyeceği Sur anında bile elimizdeki fidanı dikmekten vazgeçmeyerek... Nuh Peygamberden kalma gemiye tufandan aparacak mustazaf kardeşlerimizi tek tek arayarak... Allahım Sen bize hidayetini gönder, kalbimize merhametinden bir pay ver, aramızdaki ihtilafı kaldır bize tevhidi nasip et, kardeşlerimize izzeti insanlığa sulhü muhayyer kıl demeye devam edeceğiz... Ümmet, ümittir, hasrettir, duadır.
ÇÖKMEZ...