'Suriye Demokratik Güçleri' demekmiş; SDG...
ABD, silahlandıracakmış kendine bağlı bu yeni orduyu... Aslında bakarsanız yeni ordu falan değil. Zaten güya DEAŞ'a karşıymış gibi silahlandırdığı PYD'nin yeni ismi bu SDG... PYD de 40 yıldır kan döken terör örgütü PKK'nın aktif bir kolu...
Sanki dünyanın bütün harfleri kanımızı dökmek üzere yer değiştirerek sürüme sokuluyor. Harfler değişiyor ama akan kan bir türlü durmuyor...
Güney sınırımızda ve Ortadoğu'da ne kadar kan dökülüyorsa 1. Körfez Krizinden bu yana... Hepsi hakkında ABD'nin okyanus ötesinden gelerek yazacağı kanlı harfler var. Hatta harfler bitiyor, ABD'nin gözü hala doymuyor...
ABD'nin, millerce uzaktan, okyanusun diğer ucundan kalkıp hiç de ilgisi olmayan bir coğrafyayı kana bularken, Türkiye'nin kırk yıldır canından bezdiği PKK terörüyle mücadele etmesi niye garip geliyor bazılarına... PYD ve SDG ile mücadele, PKK ile mücadele anlamındadır, bu apaçık gerçeği görmek gerekiyor.
Amerika, zaten PYD'yi ağır silahlarla teçhizatlandırmamış mıydı? Şimdi o teçhizatı yeniliyor, 30 bin kişilik bir vahşiler ordusu kuruyor. Niye? Yetmedi mi Irak'ın, Suriye'nin yerle bir edilişi, yetmedi mi Bağdat'ın, Şam'ın, Halep'in upuzun mezarlıklara dönüşmesi... Sınırımızda 100 bin kişi civarında, yepyeni bir göç dalgası daha birikiyormuş, bölgede iş gören insani yardım kuruluşlarının bildirdiğine göre. Niye ABD'nin sınırında birikmiyor bu ölümden korkan can telaşına düşmüş binlerce insan... Madem bölgeye iyilik, barış ve adalet getirecekmiş ABD, yuvası dağıtılan, evi barkı alev alev yakılan bu insanların derdine niye derman olmuyor. ABD, bölgeye barış getirecekse bu binlerce insan niye Türkiye'ye sığınıyor... Niye ABD'ye sığınamıyor Suriyeliler de Türkiye'den başka çalacakları kapı yok dünyada?
Batı sürekli tekrar ediyor; "Suriyeli mülteciler gelmesin!"... İyi de Batı'nın ne işi var Ortadoğu'da?
Yazıklar olsun!
***
Bölgede 'Arz-ı Mev'ud' ülküsüne hizmet edecek 2. İsrail'i kurmak üzere, her türlü terör örgütüyle işbirliği yapan Amerika, şimdi de Türkiye'yi hedef almış durumda. 'Büyük İsrail' projesinin önlemesi sadece ütopik-mistik bir anlam taşımıyor. Zira oldukça güncel bir tehdit bu aynı zamanda Türkiye için. PKK ve PYD, Büyük İsrail'in paralı lejyoneri konumundalar.
Ve de aynı tehlike İran'ın içinde hüküm sürüyor. Çünkü orada da, İsrail ve ABD kartı olarak PJAK aktif halde, o da PKK'nın İran versiyonu.
Bu koşullarda İran'ın diplomatik atraksiyonlarla Türkiye'yi atlatarak daha fazla iş kotarabilmesi, gün kazanması mümkün gözükmüyor. Büyük İsrail'e ve onun lejyonerliğini üstlenmiş terör gruplarına karşı Türkiye/İran işbirliği şart...
***
Savaşı istemek bizim dini terbiyemizde makbul bir davranış değildir. Savaş istenmez. Ama vuku bulduğunda da Allah'tan sabır dileyerek dirençli bir şekilde sebatla durulur düşman karşısında. Siyasetin, kopartılan savaş çığırtkanlığına bakarak yön çizmeyeceği aşikar. 4 milyon Suriyeli'nin ıstırabına derman olmaya çalışan Türkiye, güya dahil olmadığı bir savaşın yükünün ne kadar ağır olduğunu en iyi bilen ülkedir aynı zamanda...