Uluslararası gündem katliam haberleriyle her gün yeni bir sarsıntı yaşıyor. Gerçek en masum haliyle katil ve dikdatörlerin saldırısına uğruyor.
Algı operasyonları ise bizzat batılı medya kuruluşları tarafından yürütülüyor.
Basının çalışma alanı, hareket serbestisi giderek daraltılmaya çalışıyor.
Uluslararası siyaset arenasında algı operasyonlarıyla psikolojik harekat kısmı tamamlanırken, bu operasyonu kırabilme potansiyeli olan basın mensupları hedefe oturtuluyor.
Mısır ve Suriye gündemde ön sıraları kapma konusunda birbiriyle yarışırken, hakikatin en çok o coğrafyada kurban edilmeye çalışıldığına tanık oluyoruz.
Geçen hafta içinde STAR Gazetesi ve 24 TV adına gelişmeleri izlemek adına gerçekleştirdiğimiz Kahire ziyareti, gerçeği yakalama çabasına dair önemli notlarla yüklüydü. #
Kurum adına izlemek üzere görevlendirildikten sonra hemen yoğun bir telefon trafiği başladı. Kamera teçhizatı ile Mısır’a girmenin imkansızlığını anladıktan sonra 24 TV’den kameraman arkadaşım İlker Ulu ile birlikte “kamera almadan” hemen ertesi gün sabah erken saatlerindeki Kahire uçağı için biletlerimizi ayrıttık. Öncelik ülkeye girebilmek olacak, görsel materyali içeriden kiralayacaktık.
Gece yarısını biraz geçtikten sonra çalan telefon Kahire’dendi.
Mısır’a gelmek üzere hazırlandığımızı duyan Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Asip Kaya idi arayan.
Çok net ifadelerle bu kararımızın çok riskli olduğunu anlattı ve “gelmeyin” dedi.
Bizden önce Mısır’a giden diğer gazetecilerle konuştuklarını ve onların da dönme kararı aldıklarını söyledi. Uyarısı için teşekkür edip, geleceğimizi söyleyince de bu sözlerimden pek hoşlanmadığını saklamadı.
Ancak sabah Kahire’ye varınca havaalanından şehre büyükelçilik tarafından tahsis edilen zırhlı araçla ulaşmamız için talimat verdiğini de bir süre sonra öğrenme imkanım oldu.
Vize almadan geldiğimiz Kahire’de ise iki saatten fazla bekleyip, havaalanında “nazik” bir sorgudan geçtikten sonra turist vizesi alıp ülkeye giriş yapabildik. O andan itibaren ensemizde hissettiğimiz sansür rüzgarı ise gerçeğe ulaşma çabasında uzanan dost elinin ve dayanışmanın önemini bir kez daha hissettirdi.
Akreditasyon alabilmemizin zorluğu hatta imkansızlığı Kahire’ye adım atar atmaz yine ortaya çıkan bir başka unsur oldu.
Güvenliğimizi tehlikeye atmadan ulaşabildiğimiz kadar çok gerçeğe yaklaşmaya ve onları aktarmaya çalışacaktık.
Gerçeğe ulaşmamıza yardımcı olan ise Kahire’de kelimenin tam anlamıyla kelle koltukta çalışan meslektaşlarımız oldu.
Anadolu Ajansı Ortadoğu ve Kuzey Afrika yapılanmasının merkezi olan Kahire Bürosu’ndaki meslektaşlarımız Kemal Firik, Orhan Güvel ve Süleyman Sadık ile AA Arapça şefi Turan Kışlakçı sayesinde adım atabildik.
Korktuğum bir anda meslektaşım Orhan Güvel’in verdiği cesareti ömrüm boyunca unutmayacağım.
Kahire Büyükelçiliği Basın Müşaviri Hasan Hüsnü’nün sürekli gülümseyen yüzüyle gösterdiği çaba da önemli bir yere sahip, yolu o ülkeye düşen Türk gazeteciler için.
Kiraladığımız araçtan, güzergaha kadar her şey meslektaşlarımızın önerileri sayesinde planlandı.
Aynı şekilde o kentte habercilik yapmanın güçlüklerini bilen genç ama yetenekli meslektaşlarım TRT Kahire Temsilcisi Mehmet Akif Ersoy, A haber ve 24 TV’den Fatih Er ve Osman Küçükdalak’ın da müdahaleleri ve önerileri çok kıymetliydi.
Kahire örneği, sadece bu değerli dayanışmanın değil, uluslararası algı operasyonlarına karşı özgün medya merkezlerinin ne kadar elzem olduğunu da bir kez daha ortaya çıkarmış oldu.