Can Dündar ve Erdem Gül’ün duruşmasına dokuz ülkenin konsolosları ve temsilcileri izleyici olarak katılmış.
Görünürdeki amaç Türkiyede ifade hürriyeti ile ilgili gelişmeleri yerinde tespit etmek olsa gerek.
Sayın Cumhurbaşkanı bu durumu sert bir şekilde eleştirmiş.Hatta yabancı yetkililerin duruşma izlemesinin “izne tabi” olduğunu beyan etmiş.
Oysa izne tabi bir durum olmadığını,ve hatta duruma göre yabancı yetkililerin duruşma izlemesinin görevleri olduğunu söyleyenler var.Viyana konvansiyonu gereğince izin almaya gerek yok deniliyor.
Gerçekte her devletin ve tüm dünya millet vatandaşlarına uygulanan objektif tarafsız bir uluslararası hukuk var mıdır? sorusu bir kez daha anlamlı hale gelir.
Baştan söyleyelim ki;böyle bir hukuk yoktur.
“Güçlülerin hukuku vardır.”deyip konuyu kapatabiliriz hemen.
Konuyu hemen kapatıp işimize bakmamızı öğreten muhterem Erbakan’a bir rahmet dileyelim.
Ve neden uluslararası bir hukuk olmadığına devam edelim.
Hocadan izin alarak tabii.
Tarihe bakınız.
Roma güçlüyken dünyada Roma’nın kuralları geçerli idi.
Sonra Osmanlı güçlü idi.O ne derse o oluyordu.
Şimdi batı yine güçlü.Kendi kurallarını dayatıyor.
Biz bir asırdır bu kurallara uymak için bir gayret içindeyiz.
En önemli gayretimiz de 1959 dan bu yana Avrupa Birliğinin kapısında bekleyişimiz.
Bugün Sayın Cumhurbaşkanı önemli bir konuya dikkat çekti.
Son yıllarda Avrupa Birliğine alınan ülkeleri örnek gösterdi.
Bu kıyastan Avrupanın Türkiyeye çifte standart uyguladığını ifade etmek istedi.
Bu yüzden dolaylı olarak konsoloslar üzerinden Avrupa hukukunu uygulanmaz kabul edilmez olarak görüyor.
Haklı mı? Haklı tabii.
Makul soru ise o zaman ne diye bu iktidarda Avrupa kapılarında beklemekte ısrar etmektedir.
Rus uçağının düşürülüşünden sonra Natonun Türkiyeye karşı tavrı kendi hukuku içerisinde oluşmamıştır.
Bütün tutumlarıyla mevzuatıyla çeliştiğini ortaya koymuştur.
Bu değerlendirmelerden sonra diyebiliriz ki;
Dünya beşten büyüktür.Bence altıdan da büyüktür.
Ama dünya “birden” küçüktür.
Ve Hocaya hürmeten
“Küfür tek millettir.”