Salı günü Türkiye’nin koyduğu angajman kurallarını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesi neredeyse 20 yıldır sorunsuz seyreden ikili ilişkileri büyük bir krize sürükledi. Daha önce teröristlerce yolcu uçağı düşürülen ve ardından da savaş uçağı Türkiye tarafından vurulan Rusya Federasyonu duygusal olarak da, siyasi olarak da ciddi sarsıntı geçirdi.
Hemen her devletin benzer şartlar altında yapacağı gibi Rusya Türkiye’ye karşı askeri anlamda caydırıcı, iktisadi anlamda da cezalandırıcı tedbirler almaya başladı. Aksini söyleyenler olsa da Rusya’nın tedbirlerinin etkili olacağına, Türkiye’nin siyasi duruşunu etkilemese bile şirketlerini, vatandaşlarını etkileyeceğine şüphe yok. Turizm işletmeleri de, Rusya’da yatırımı olan şirketler de, ihracatçılar da, kamyoncular da zarar görecek.
Eğer kriz tırmanacak olursa ve görüşmeler ya da arabulucular marifetiyle bir çözüm bulunamazsa, yani Rusya tarafı uygulamaya koyduğu fiili yaptırımları sürdürürse, Türkiye de karşılık vermek zorunda kalacak, Rusya da Türkiye’nin alacağı kararlardan etkilenecek. Nükleer santral gibi projeler askıya alınacak, Rus gazı Türkiye pazarını kaybedecek ve belli ki Boğazlar meselesi Rusya’nın canını acıtmak amacıyla yeniden gündeme getirilecek.
***
Doğrusunu isterseniz Rus savaş gemilerinden ya da yerden ateşlenecek füzelerle Türk savaş uçaklarının vurulması ya da bir başka Rus uçağının düşürülmesi gibi bir olasılığı düşünmek dahi istemiyorum. Böylesi ihtimallerin önlenmesi için sadece iki tarafın değil üçüncü tarafların da ellerinden geleni yapması, çatışma olasılığını sıfırlayacak bir anlayışın gelişmesi için her türlü çabayı sarf etmesi gerekiyor. Çatışma bizim için de, dünya için de son derece talihsiz bir gelişme olur.
Sevindirici olan hem Türkiye’nin hem de Rusya Federasyonu’nun bu soruna siyasi çözüm bulma, tırmandırmama iradesi göstermiş olmasıdır. Seçmene yönelik refleks niteliği taşıyan bir kaç açıklama dışında Türkiye tarafından verilen tüm mesajlar yatıştırıcı niteliktedir. Uçağın Rus olduğunun bilinmediğinin, bilinseydi farklı davranılacağının söylenmesi, olanlardan üzüntü duyulduğunun ifade edilmesi bu yönde atılmış önemli adımlardır.
Benzeri şeyleri Rusya için de söylemek mümkündür. Dışişleri Bakanı Lavrov’un Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’yla görüşmesi, Putin’in özür beklediğini söylemesi sorunun diplomatik yollardan aşılması için kapının açık bırakıldığının işaretleridir. Umarız Cumhurbaşkanı Erdoğan Fransa’nın arabuluculuğuyla Pazartesi günü Paris’te Putin’le görüşüp sorunun aşılması için yapılması gerekenleri konuşur, böylece ne bir daha bu tür ihlal ve olaylar yaşanır, ne de ekonomik, siyasi, insani ilişkiler daha fazla zarar görür.
Eğer bu buluşma gerçekleşmeyecek ya da sorun kısa bir süre içinde aşılamayacak olursa, krizin daha fazla tırmanmasını önlemek amacıyla tarafların farklı iddialarını dikkate alarak gerçekte ne olduğunu ortaya çıkartacak bir uluslararası komisyon da kurulabilir. Böylece tazminat ve özür taleplerinin zemininin olup olmadığı ortaya çıkar, çalışmalar sırasında taraflar birbirini en az bu konuda suçlamaktan kaçınacaklarını karşılıklı olarak beyan eder, krizin tırmanmasının önüne geçilir.
***
Uluslararası komisyon istenirse “ad hoc” olarak da kurulabilir, istenirse var olan örgütlerden birinden de yararlanılır. Burada anahtar kelime istemek, yani sorunu aşmak için siyasi irade göstermektir. Komisyon fikrine rıza göstermek Rusya ve Türkiye gibi iki büyük ve köklü devlet için tabii ki kolay değildir. Özellikle de Türkiye’nin uluslararası komisyonlar algısı hiç olumlu değilken.
Ama yine özellikle Türkiye’nin bu fikri işlemesi, komşusu Rusya ile olan ilişkilerini normalleştirmek için çaba harcaması gerekmektedir. Unutmayalım ki Türkiye’nin tek sorunu Rusya ile değildir, zarar göreceği tek alan da ekonomi değildir. Rusya BMGK üyeliği ve tüm siyasi ağırlığıyla Türkiye’nin taraf olduğu sorunlarda dengeleri bozabilecek imkanlara sahiptir. Müttefiklerimizin de tam olarak arkamızda durduklarını ve duracaklarını söylemek zordur.
Üstelik Paris saldırıları sonrasında öncelikler büyük ölçüde değişmiş, Viyana’da varılan uzlaşma 1 Ocak tarihine kadar Rusya’ya Suriye’de istediği düzeni kurabilme imkanı vermiştir. Fransa, Amerika, İngiltere ve diğerleri DAEŞ’e karşı Rusya ile işbirliği geliştirmek peşindedir. Ayrıca Dündar ve Gül gibi gazetecilerini çok az insana gerçekçi gelen suçlamalarla tutuklayabilen Türkiye’nin dünyadaki imajının hiç iyi olmadığı da görülmek zorundadır...