Aşağıda okuyacağınız mektup 2001 yılında kendini yukarıda saydığım etiketler ile tanımlayan iki arkadaş arasında yazılmış ve özellikle 1938-2001 krizi arasında kendi mensup oldukları partilerin “iktidar” oldukları dönemler dahil çok net şekilde eleştirilmiştir...
Sevgili dostlar, bu metnin yazarı ve muhatabının kim olduklarını açıklamayacağım. Hala iki farklı partide siyasi sahnede olmalarının yanı sıra, “kim olduklarından” çok “tespit ettiklerinin” daha önemli olduğunu düşünüyorum...
Satırlara birlikte göz atalım sonrasında ÇOK ÖNEMLİ BİR ÇIKARIM ile bitireceğim...
“...Türkiye’nin rotası 1938’den sonra saptırılmış, Tanzimat’la Osmanlı üzerinde oynanmaya başlanan oyunlar, özellikle 1946 devalüasyonu ile tam olarak yeni Cumhuriyet üzerinde de oynanmama başlamıştır... 1946 sonrası Truman Doktrini ve Marshall yardımı ile sağlanan denetim, Menderes’in çıkmak için attığı adımlara rağmen askeri müdahale ile yeniden sağlanmış, ‘yeni tanzimatçı’ kadrolar gerekli yerlere yerleştirilmiştir... Türkiye’nin varlığı her anlamda tehlikede olup, Osmanlı tasfiyesine benzer bir süreç yeni batı emperyalizmi ve yeni metotları ile hayata geçirilmiştir... Türk ekonomisi tam olarak BATI EMPERYALİZMİ’nin kontrolüne girmiş olup, Osmanlı Devleti’nin ‘son dönem mali yapısı’ aynen kopyalanarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti içine de işlenmiştir... Türkiye’nin 1949-2001 arasında içinde bulunduğu koşullar, Osmanlı’nın 1800-1920 arasında içinde bulundukları ile tamamen aynı olup, kuruluş dönemindeki ilk 15 yıllık süreçte atılan adımlar tamamen yok edilmiştir... 1946 devalüasyonu sonrası yeni Cumhuriyet aynen Osmanlı gibi borç dinamiklerine alıştırılmış, adı değişen alacaklı IMF olarak yoluna devam etmiştir... Gümrük Birliği sürecinin Baltalimanı anlaşmasından farkı olmayıp, Türkiye Batılı Emperyal odakların açık pazarı haline getirilmiştir... 1946 devalüasyonu sonrasında Devlet eliyle kurgulanan ‘montaj endüstrisine’ dayalı ‘işbirlikçi burjuvazi’, Tanzimat sonrasında oluşan ‘yabancı kökenli Osmanlı’yı bölmeye çalışan’ sermaye sınıfı ile aynı özellikleri taşımaktadır... Bugün Türkiye için en büyük sorun ekonomik çarkların ‘işbirlikçi iç yerleşik burjuvazi’ tarafından dış odakların istedikleri gibi kontrol edilmesi ve ana kontrolün tamamen IMF, Dünya Bankası ve uzantılarında olmasıdır... Tekelci, endüstri görünümlü-montaj burjuvazisi” asla ‘yerli bir sermaye sınıfı’ olamamış ve ‘taşeron’ kıvamında kendi halkına karşı “kazanımlarına” devam etmektedir... Bu şartlar altında, aslında kurulduğunun 15. yılından itibaren ‘ekonomik darbeler’ ile yıkılan genç Cumhuriyet, İÇ-DIŞ odaklar tarafından kontrol edilen, varlıkları aynı egemen sınıflara transfer edilmiş, kavramları da yine aynı güçler tarafından propaganda amaçlı kullanılan ‘İÇİ BOŞ’ bir yapıya dönüşmüştür... 1839 sonrası başlayan OSMANLI TASFİYESİ günümüzde 2001 ekonomik krizi ile ‘Türkiye Cumhuriyeti tasfiyesi’ şeklini almış ve yerli ‘işbirlikçi sermayenin’ en önde koştuğu süreç ‘2001’de gerçek yüzünü’ göstermiştir...”
Sevgili dostlar, bu satırları yazanlar şimdi kendi deyimleriyle “yabancıların ve içerideki uzantılarının kendi halkına karşı kullandıkları kavramların” arkasına sığınarak “tasfiye sürecine” hizmet etmek için yarışıyorlar! İşin ilginç tarafı ise bugün “SUÇLADIKLARI” Erdoğan ve AK Parti, 2008’den bugüne başta IMF’nin Türkiye’den çıkarılması olmak üzere, ekonomik çarkların MİLLİLEŞTİRİLMESİ, üretimin yerlileştirilmesi ve MİLLİ EKONOMİK KONTROL için mücadele ediyorlar...
Sonuç: Yukarıdaki tespitleri yapanlar şimdi siyasi hırsları ve GERÇEKLERİ GÖRMELERİNE RAĞMEN söylemeye yürekleri yetmediği için “mektupta tarif ettikleri merkezlerin” siyasi uzantıları olarak, ülkeyi “EKONOMİK TASFİYE SÜRECİNDEN ALIP MİLLİ BİR EKONOMİK MODELİ HAYATA” geçirenlere karşı savaşıyorlar! Bu noktada bu arkadaşlara soruyorum; gerçekleri görmenize rağmen ne uğruna doğruyu söylemiyorsunuz! NE UĞRUNA!
Son söz: Türkiye özellikle 2008’den sonra mektupta anlatılan “tasfiye dinamiğinden” kurtuldu ve KENDİ YOLUNDA ilerliyor! Artık 1839, 1861, 1946, 1960, 1980, 1994, 1997 veya 2001” yok! TARİHİMİZDE İLK DEFA 1699’dan bugüne ilk defa MİLLİ OLMAYA bu kadar yakınız ve CİHANŞÜMUL BÜYÜK TÜRKİYE yolunda ilerliyoruz!