Uludere konusunda kafalar hâlâ karışık. Çünkü Uludere faciası sadece 34 vatandaşımızın terörist sanılarak öldürülmelerinden ibaret değil. Bu bir süreç...
Ekmeğinin peşindeki masum insanların böylesine akıl almaz bir hatanın kurbanı olması vicdanların kabullenemeyeceği bir olay. Dolayısıyla ilk günden itibaren bütün Türkiye bu faciaya ağladı; sorumluların ortaya çıkarılması ve cezalandırılması talebinde buluştuk hepimiz. Ama fırsattan istifade ortalığı bulandırıp milletin bu ortak acısını başka niyetlere alet etmeye kalkışanlar da eksik olmadı.
İlk başta olayın sorumluluğunu MİT’e bağlamak isteyen çabalara şahit olduk. Ondan sonra bir müddet “özür” tartışması sürdü. Hükümet sözcüleri devletin cenazelere en üst düzeyde katılım göstermesinin ve ölen insanlar için tazminat ödeme kararının “fiilen” özür anlamına geleceğini, özrün ayrıca “lâfzen” ifadesinin gerekmediğini söylüyorlardı. Çünkü galiba bir kampanyaya dönüşen “özür talebi”nin arkasında başka maksatlar olduğundan kuşkulanıyorlardı.
Böylece olayın üzerinden beş ay geçti. Tam yaralar kabuk bağlamak üzereyken Wall Street Journal’ın bir iddiası konuyu yeniden gündeme getirdi. Türkiye’deki bazı medya organlarınca da derhal benimsenen iddiaya göre Uludere’de istihbaratı ABD’ye ait “Predatör”ler vermişti. TSK ise görüntüleri kendi kullandıkları “Heron”lardan aldığını açıkladı. Şu işe bakın ki WSJ’esızdırılan haber ABD’de insansız uçak alımı için görüşmelerde bulunan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in ABD seyahatinin hemen sonrasına rastlamıştı.
Belki de insansız hava araçlarının bu olaydaki rolü göründüğünden çok daha önemli...
Heronlar İsrail yapımı. Türkiye’de tabiri caizse bir Heron lobisi var. Bu araçların PKK ile mücadelede ne çok işe yaradığını ispatlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir de TSK’nın terörle mücadeledeki zaaflarını nedense hep Heronlar ortaya çıkarıyor.
İsrail’le ilişkilerimizin bozulmasından sonra Heronlardan çok daha üstün teknik özellikleri olan ABD yapımı Predatörlere yöneldik. Ancak ABD’deki İsrail lobisi Türkiye’ye Predatör satışını engellemek için uğraşıyor. İsrail yanlısı WSJ’nin haberi de Kongre’den Türkiye’ye bu uçakların satışına onay çıkmasını engellemeyi amaçlıyor olmalıydı.
Bunu yaparak elde edeceği iki sonuç olabilirdi. Birincisi Türkiye’den birilerinin “ABD’den Predatör alamıyoruz, keşke İsrail’le aramız böyle bozulmasaydı veya keşke düzelse...” diyebilmelerinin sağlanması. İkincisi sadece rövanş... Çünkü bu sırada başka paralel gelişmeler de oluyordu. Mesela İsrail’in ABD’de düzenlenen NATO zirvesine katılımını Türkiye veto etmişti. WSJ’nin haberi buna cevap olabilirdi.
Diğer yandan aynı günlerde başka ilginç olaylar da dikkat çekiyordu. Sözgelimi Kuzey Kıbrıs hava sahasına girmek isteyen İsrail uçakları Türk savaş uçaklarınca engellenmiş, bu olaydan bir gün sonra ise Hatay’da meydana gelen bir terör saldırısında üç Türk istihbarat subayı şehit olmuştu.
Bazı yorumcular bu olayı yine Hatay’da ve yine bir başka mühim gelişmenin ertesi gününde gerçekleşen bir başka terör saldırısına benzettiler: İki yıl önce 31 Mayıs 2010’da yani Mavi Marmara olayının yaşandığı gecenin sabahında Hatay Deniz Üs Komutanlığı’na düzenlenen saldırıda 6 asker şehit edilmişti.
Kayseri Pınarbaşı’nda gerçekleşen son terör eyleminin de Başbakan Erdoğan’ın “Kandil’deki taşeron ofisine ihale veren ülkeler” açıklamasının ardından gelmesi tesadüf olmayabilir.