“Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” sorusunun yanıtı kişiden kişiye değişiyor. Yakın bir zamana kadar kamuoyu yoklamalarında terör ön plana çıkıyordu. Çünkü teröristler yol kesiyor, adam kaçırıyor, bombalı eylemlerle masum çocukların, kadınların hayatlarını çalıyor, Mehmetçiği hedef alıyor, yani Türkiye’nin kanını emiyordu. Çok değil bundan sadece 4 yıl önce FETÖ denen illetin devleti bir ur gibi sardığı gerçeğiyle yüzleşmiştik. Telefonu dinlenmedik, kendisi izlenmedik, tapelenmedik kimse kalmamıştı. Devletin mahrem belgeleri, özel operasyonları ortalığa saçılmıştı. Çıplak ellerle tanklara direndiğimiz o karanlık gecenin üzerinden topu topu iki yıl geçti.
Şimdi sıralama değişti. Sebebi terörle mücadelenin geldiği noktadır. Ankara savunma pozisyonundan çıkmış terörle mücadeleyi teröristlerin yuvasına taşımıştır. Çukur operasyonlarıyla başlayan süreç Cerablus’la, El Bab’la, Afrin’le devam etmiştir. Kandil-Münbiç hattındaki gelişmelerle sürmektedir. FETÖ ile mücadele belli bir noktaya getirilmiş, örgütün yurtiçinde beli kırılmıştır. Bu başarılı strateji terörü kamuoyu gündeminde tehdit olmaktan çıkarmış görünmektedir.
15 Temmuz kanlı darbe girişimi FETÖ’nün yenilgisiyle sonuçlandı. Ancak FETÖ’nün 15 Temmuz’da bittiğini sanmak bizi yenilgiye uğratır. PKK’nın HDP ile ortaklaşa yürüttüğü, “demokratik özerklik” kılıflı teşebbüs hendek operasyonlarıyla yenilgiye uğratıldı. Ancak bu operasyonlarla PKK’nın bittiğini düşünmek bizleri yenilgiye uğratır. FETÖ ve PKK kıstırılmıştır. Ancak terörle mücadelede alınması gereken daha çok yol vardır.
***
Terörle mücadele askeri kabiliyet meselesi olduğu kadar aynı zamanda siyasi irade, vizyon ve program meselesidir. Cumhur İttifakı Türkiye’nin bekası kaygısı üzerine inşa edilmiştir. 15 Temmuz ruhunun bir ürünüdür. Bu Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’nin söylemlerine, eylemlerine ve seçim beyannamelerine yansımaktadır.
Millet İttifakı ve Cumhurbaşkanı adayları ise HDP ile oy alışverişi içine girmiş, bunun sonucunda terörle mücadeleyi zedeleyecek bir pozisyon almıştır. CHP ve SP seçim beyannamelerinde FETÖ ve PKK’dan tek kelime bahsedilmemesi bunun bir örneğidir.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı İnce’nin HDP’li Demirtaş’ı meşrulaştıran bir noktada durması, İnce’nin bazı mitinglerde HDP bayraklarıyla karşılanması, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun yerel yönetimlere özerklik sözü, SP adayı Karamollaoğlu’nun Kandil operasyonuna eleştirel bakışı Millet İttifakı ile HDP’nin oy alışverişinin zorunlu bir sonucudur. Diğer bir deyişle seçim vaadini “Öcalan’a tecridi kaldıracağız” sözleriyle özetleyen HDP, muhalefetin terörle mücadele bakış ve politikasını ipotek altına almış, belirleyici konuma yükselmiştir.
Türkiye terör örgütlerine karşı yaşamsal bir mücadele verirken iktidara aday olan muhalefet çizgisinin oy kaygısıyla HDP ipoteğini kabullenmesi bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.
Üç gün sonra sandık başına gideceğiz. Oyumuzun rengi ülkemizin geleceğini, çocuklarımızın yarınını belirleyecek. Tarihe not düşeyim istedim.
Çılgın yeni dünya
Şu yaşananlara bakın.. ABD Meksikalı çocuk göçmenleri kafeslerde tutuyor, BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekiliyor. Avrupa’da ırkçılık, aşırı sağ hiç olmadığı kadar yaygın. ABD-Kanada krizi, G7’deki parçalanma, İngiltere’nin Gazprom’un malvarlığını dondurması haberleri dış basının gündemini belirliyor. Devler arasında ticaret savaşları yaşanıyor. Komşu bölgemizde istikrarlı devlet kalmadı. İsrail alan kazanmaya, terör örgütü devletleşmeye çalışıyor. Fay hatlarında müthiş bir enerji birikimi var. Türkiye dev dalgalarla boğuşurken kaptan köşkünde kim otursun istersiniz?