Savaşa karşı olmayan insan olamaz.
Ne var ki savaş bazı durumlarda da kaçınılmaz.
Diyelim ki ülken işgal edildi.
Örneğin 1918’de ülkemizin işgal edildiği gibi.
Ya da 1965’te Vietnam’daki, 2003’te Irak’taki gibi.
Yahut dün Rusların, bugün Amerikalıların işgal ettiği Afganistan’daki gibi.
Bu durumda ülkeni işgal edenlere karşı savaşmayacak mısın?
Ülkem işgal edilsin, ülkemin ırzına geçilsin, bana ne ülkemden, ben canımı kurtarayım diyerek savaştan kaçacak mısın?
Diyelim ki ülken işgal edilmedi de ülkenin başında halka zulmeden diktatör bulunuyor.
Diktatör ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetiyor.
“Seçim yapılsın, ülkeyi kimin yöneteceği halka sorulsun” diyorsun, kabul etmiyor.
“Yargısız infazlar, katliamlar yapma” diyorsun, katliamlarını arttırdıkça arttırıyor.
Ne demokrasi, ne hukuk, ne insan hakları tanıyor.
Mesela babadan oğula geçen diktatörlerin yönettiği Suriye gibi.
Bunun gibi diktatörlük rejimlerine karşı da savaşılması gerekmez mi?
İşte bu noktada sözü, ülkelerinden kaçıp da Avrupa’ya yerleşmek isteyen Suriyelilere getirmek istiyorum.
Çünkü bu tür Suriyeli mültecilere ben farklı bakıyorum.
Kadınların, yaşlıların savaştan kaçmalarını anlarım.
Gerçi bizim Kurtuluş Savaşımızda da başka kurtuluş savaşlarında da erkeğiyle kadınıyla, genciyle yaşlısıyla birlikte savaşıldı ama olsun; dediğim gibi kadınların, yaşlıların savaştan kaçmalarını anlarım.
Ancak taşı sıksa suyunu çıkaracak kadar güçlü, sağlıklı Suriyeli gençlerin “Bana ne ülkemden, ben canımı kurtarmaya bakarım” demelerini nasıl anlayayım?
Hele de sadece canlarını kurtarmayı düşünmeyip daha güzel bir hayat sürmek için Avrupa’ya gitmeye çalışmalarını nasıl onaylayayım?
Dikkatinizi çekerim; bu gibiler Türkiye’de de kalmak istemiyorlar.
İlle de Avrupa’ya gitmeye, ille de Avrupa’ya yerleşmeye çalışıyorlar.
Kişi başına düşen milli geliri yüksek Avrupa ülkelerine yerleşmeyi, oradaki sosyal imkanlardan yararlanmayı amaçlıyorlar.
Kendi ülkelerinin düştüğü acıklı durum onları hiç ilgilendirmiyor.
Avrupa ülkelerindeki gibi demokratik bir rejimde yaşamak istiyorlarsa, kendi ülkelerini diktatörlük rejiminden kurtarmaya çalışmaları gerekmez mi?
Kendi ülkelerinde demokratik bir rejimin kurulması için mücadele etmeleri gerekmez mi?
Belli ki bunlar hazıra konucular.
Başkalarının mücadele ederek, bedel ödeyerek elde ettiklerinden yararlanmak isteyen hazıra konucular bunlar.
Ülkesini değil kendisini düşünenler bunlar.
Yahu sizin ülkenizle ilgili hiçbir duruşunuz yok mu?
Bakın ülkenizde diktatörlüğe karşı olanlar, diktatörlüğü yıkmak için savaşıyor.
Diktatörlüğe yandaş olanlar da diktatörlüğü korumak için savaşıyor.
Peki siz ne yapıyorsunuz?
“Bana ne ülkemden” deyip ülkenizi değil kendinizi düşünüyorsunuz.
Avrupa’ya gidip yerleşmeyi, oradaki sosyal imkanlardan yararlanmayı, ülkenizin geleceğine tercih ediyorsunuz.
Sizin doğup büyüdüğünüz ülkenize karşı bir sorumluluğunuz yok mu?
Bu kadar da bencillik olur mu?