Şehitlik, insan zekâsının tam olarak kavrayamayacağı, kimsenin ibadet ve taatle ulaşamayacağı bir mertebedir. Namazlarımızdan sonra Allah’a “Şehiden ölmek” için yalvarıyoruz; ötesi var mı?
Ama yine de ayrılık zor bir acıdır. Giden, geri dönmeyi asla istemeyecek kadar mutlu olsa da, geride kalanların yüreğini firak ateşi yakar.
Onun için Allah’ın ihsan ve ikramlarıyla bezenmiş kandil gecesi başlarken, peş peşe gelen acı haberlerle yıkıldık. 33 şehit ne demek? Bu hepimizin acısı, içimizden kabaran isyanı bastırmakta zorlanıyoruz. Ama yine de kabul edelim ki; ateş düştüğü yeri yakar. Bu haberler duyulduğunda Suriye’de evladı olan herkesin yüreği hopladı. Bu endişeler ilerleyen saatlerde, 33 ayrı ocağa dayanılmaz bir “kor” olarak düştü.
Allah bütün şehitlerimizin makamını âli eylesin, yakınlarına ve bütün milletimize sabır ve güç versin.
60 yıldır millete darbe üstüne darbe vuran “asker” üniformalı emperyalist uşaklarını bir kenara ayırırsak, canı uğruna milletine hizmet eden askerlerimize bu ülkede yaşayan herkes saygı göstermek mecburiyetindedir.
Mehmetçiğe saygı, hedefine ulaşmasına destek olmakla mümkündür ki, bu zaten her Türk vatandaşının standart görevidir.
Askerimizi överken mangalda kül bırakmayanların samimiyet testinden geçtiği günler yaşıyoruz.
Türkiye, farklı isim altındaki emperyalist güçlere karşı tarihinin en zor savaşını vermektedir. Bu yeni tip istiklâl mücadelesinde, askerimiz cephedeki görevini eksiksiz olarak yapmaktadır. Ancak bugünkü durum Çanakkale Savaşı’ndan çok farklıdır. Artık neticeye ulaşmak için sadece askerimizin verdiği mücadele yeterli olmamaktadır.
Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan itibaren gördük ki özellikle Suriye’de, sahadaki operasyonların sonucunu “algı operasyonları” belirliyor.
Önceki harekâtlar esnasında askerimiz sahada çarpışırken içeride; sırf siyasi rant uğruna, askerimizi hezimete uğratmaya çalışan yedi düvele iş bırakmayan manipülasyonlar yapıldı.
Ama artık ne olduysa oldu. Bugün geldiğimiz noktanın çatlak seslere tahammülü yoktur. Gerçekten askerimize zerre kadar sevgisi saygısı olan herkes, bu süreçte askerimizin işini zorlaştıracak adım atmamalıdır. Şu kritik noktada hâlâ “Bizim Suriye’de ne işimiz var, biz girmeyin demiştik” türü laflar, sadece Esad katilinin ve Rus sahibinin işine yarayacak aşağılık bir lakırdıdır. Hatırlıyorsanız FETÖ isimli İsrail uşakları da, TSK’da ve bürokraside etkin iken yıllarca “Suriye bataklığına girersek çıkamayız” diyerek işlerin bu noktaya gelmesine sebep olmuştur. Neyse ki ayıklandılar da Türkiye geç de olsa sınırımızdaki İsrail oyununu bozdu.
“Rejimle görüşün” yaygarası yapan Esad yalakalarının da aslında askerimize zerre kadar sevgi ve saygısı olduğuna inanmıyorum.
Sözün bittiği yerdeyiz. Bu konu siyasi veya ideolojik mücadele konusu değildir. Türk vatandaşı olduğunu söyleyen herkes, her türlü eleştirisini bir süreliğine bir kenara bırakıp devletin arkasında durmalıdır. Aksi taktirde askerin canı pahasına yürüttüğü mücadeleyi zaafa uğratacak tavır takınan medyacısından siyasetçisine herkes, Türkiye’ye ve Türk askerine düşmanlığını ilan etmiş demektir.