Bundan üç sene öncesinin rakamlarına göre, İstanbul’da yaşayanlar, bir yılın yaklaşık 12 gününü trafikte geçiriyorlar. Düşünsenize bir yıl çalışıp kazandığınız izin 14 gün, trafik sıkışıklığında harcadığınız zamansa 12 gün.
Hemen her hafta, gazetelerin internet sitelerinde, “İstanbul’u kilitleyen kaza” ya da “İstanbul kilit” diye haberler görüyoruz ama normal sıkışıklıklara dair tek bir haber okumuyor,izlemiyoruz.
Oysa,enerjide dışa bağımlı bir ülkenin, on milyonlarca doları trafik sıkışıklığında havaya savurma lüksü yoktur. Oysa, trafikte kaybedilen iş gücünün hesabını birilerinin mutlaka yapmış olması gerekir.
Oysa, yürümeyen trafik demek havaya savrulan binlerce ton zehirli ve zararlı gaz demektir. Oysa, medya, Suriye sorununu çözemez ama doğru tespitlerle insanların hayatını kolaylaştıracak adımların atılmasını sağlayabilir.
***
İstanbul’da kalabalık yerlerdeki otobüs durakları artık trafik sıkışıklığının bir numaralı sebebi oldu.
Minibüs ve taksiler işgal ettiği için durağa yanaşamayan otobüsler yolun en az bir şeridini kapatıyor. Buna en basit örnek neresi derseniz 4. Levent durağının çevresinde akşamları bir 10 dakikanızı geçirin derim.
Sonra İspark alanları çevresindeki beklemeler.... Haftanın her hangi bir günü Şişli’den, Abide-i Hürriyet Caddesi üzerinden Kurtuluş’a bir gidin. Yolun 2 tarafı İspark alanı, bir de çıkanın yerine girmek isteyenlerin en az 1 şeridi kapattığını düşünün 4 şeritli yol tek şeride düşmüş.
Bitti mi derseniz bitmedi elbette... Boğaz hattında, özellikle Emirgan’daki cafelerin valeleri, otobüs durağını bile kapatıyorlar park ettikleri arabalarla. Sonra şehrin her yerinde çekilen diziler.
Bu hafta Nispetiye Caddesini tek şeride düşüren set araçları vardı mesela, arkasındaki kuyruk Etiler’e kadar uzamıştı. Belediyenin izin vermiş olması sonucu değiştirmez, izin vereceksen git pazar sabahı 07.00 ile 10.00 saatleri arasında ver.
Mecbur muyuz birileri para kazanacak diye vatandaş olarak biz dert çekmeye?
***
Sonra İstanbul trafiğinde dolaşan üç kağıtçılar... Trafik kanunu çok net,olaya gittiğini gösterir sirenini çalmıyorsa polis ya da itfaiye araçlarının bile geçiş üstünlüğü yok. Mesela yanında mavi şerit olan ambulanslar hasta nakil aracıdır ve ölümcül derecede hasta taşımazlar ama ciyak ciyak siren çalarak gidiyorlar bir yerlere... Hiç hak etmediği halde bir sürü adamın arabasında çakar ve siren var...
Bunlar arasında en garibime giden üniversite rektörü olmuş profesörler... Şehir trafiğine girme izni alan dev hafriyat kamyonlarına sanki tüm kuralları çiğneme izni verilmiş.
Dünyanın hangi metropolünde hafriyat kamyonları bu kadar çok üst geçit yıkmıştır acaba?
Daha bir sürü örnek sayabilirim size.... Haberleri yapılsa denetim artacak, önlemler alınacak ve iş bir miktar düzene girecek ama kimse dönüp bu işlerin yüzüne bakmıyor. Medya yasa çiğneyenleri görmezden gelmez, yasaların çiğnenmesini kanıksamış bir tavır sergilemez...
***
İstanbul’da su yolu kullanımı eskiden yüzde 2 seviyesindeydi şimdi yüzde 10’lara yaklaştı ama halen yetersiz. Zamanında metrobüse karşı çıkanlar şimdi çok kalabalık diyorlar , tünellerle dalga geçenler buralar da sıkıştı diye dert yanıyorlar. Toplu taşımayı sevemedik, hadi onu geçtim servis araçları çalışmadıkları saatlerde yollarda şerit kapatıyorlar.
Ve tüm bunlar medyanın gözleri önünde oluyor ve medya görmezden geliyor. İş biraz çözülse belki 12 değil de 10 günümüz gidecek trafikte.
Biri çıkıp insanların ömrünü 2 gün uzatacak formülü buldum dese haber olur, milyonlarca insanın ömrünü 2 gün uzatacak bir alanı görmezden geliyoruz. Pes bize....