Ukrayna ve Rusya arasındaki kriz küresel boyuta ulaştı. ABD ve Rusya, Reykjavik zirvesinde verdikleri sözü tutmadılar. Oysa Gorbaçov ve Reagan karşılıklı bir mutabakat sağlamışlardı. Ukrayna krizin bu boyuta ulaşmasında her iki süper gücün iç siyasetindeki dönüşüm etkili oldu.
ABD iç siyasetinde NATO'nun genişlemesine dönük adımlar karşılık buldu. Beyaz Saray'da ve Kongre'de Cumhuriyetçilerin artan gücü, Doğu Avrupa lobisinin genişlemeci tutumuyla birleşti. 1990'ların sonunda Avrupa Birliği'nin ticaret ve güvenlik alanını genişletme arzusu ABD iç dinamikleriyle örtüştü. NATO'nun Açık Kapı politikası ve AB'nin genişletilmiş AB politikaları küresel kapitalizmin buluşma projesiydi. Bu yüzden genişlemenin yaratacağı güvenlik ve politik krizler hesaba katılmadı.
1999'da Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya NATO'ya katılırken Rusya'da Yeltsin iktidardaydı ve bir magazin unsuru olarak dünya medyasının gündemindeydi.
Yeltsin döneminde Rus devlet aklı çalışıyordu. 1999 yılında Rusya'nın yaşadığı siyasi dönüşüm ise Putin'le başladı. Rusya yeniden sahneye dönmek için farklı dinamiklerin tetiklendiği bir döneme tanık oldu. Ülkede eski komünistler ve KGB yöneticileri eski ideolojileriyle hareket etmiyorlardı. Ellerinde eski Dışişleri Bakanı Primakov'un tarihe atıf yapan doktrini vardı.
Rusya'nın tarihsel ve stratejik çıkarlarının korunması ve Batı dünyasının Bağımsız Devletler Topluluğu ve çevresine yönelik etkisinin olabildiğince azaltılması Primakov Doktrini'nin başlıca hedefleri olarak dış politikaya uyarlandı. Rusya'nın yeniden büyük güç olması için çok kutuplu dünya tezi merkeze alındı. Gürcistan ve Ukrayna'daki turuncu hareketlere Kırmızı Hat politikası ile sert müdahale edildi.
Ukrayna-Rusya gerilimi Rusya-ABD krizine dönmüştü. Şimdi NATO ve Rusya-Çin krizine dönüşüyor. Çin için AUKUS ne ise Rusya için de Ukrayna aynı yere oturuyor.
BM Güvenlik Konseyi'nin dünya krizlerindeki konumları değişmedi. Şimdi Batı ittifakı ambargoları genişleterek Putin'i dizginlemeye çalışıyor. AB ise enerji krizinden muzdarip. Bundan sonra savaş çıkar mı? Savaş çıkmaz. Çünkü olup biteni bir savaş türü olarak görmeliyiz. Piyasalar savaşı fiyatladı zaten. Enerji ve emtia fiyatları yükseldi. Doğalgazın ve petrolün fiyatı herkesi etkiledi.
Bölgedeki tek etkili lider Erdoğan. Kiev ziyareti açıkça gösterdi ki Ukrayna'nın işgaline müsaade edilmeyecek. Ancak Rusya'nın tedirginliği de dikkate alınmalı. İyi senaryoda Putin ve Zelinski buluşması Erdoğan'ın gayretiyle gerçekleşecek ve kriz en azından ötelenecektir.
AB genişleme politikaları ve destek fonları ile Karadeniz kıyısındaki ülkelere milyarlarca euro dağıtmıştı. Şimdi genişleme politikalarının aktörü olan AB liderleri teker teker kayboldu. Ve bu krizi çözmek için fasılları bekletilen aday ülke Türkiye sahada. Sahi AB liderleri nerede?