Ukrayna Parlamentosu, ülkenin tarafsızlığını kaldıran bir karar aldı. Bu Ukrayna’nın ABD ya da Rusya’dan birine daha yakın olmama kararı idi; kaldırılınca bloklardan birinin simgesi olan askeri ve/veya siyasi bir örgüte dahil olabilmesi söz konusu olacak.
Bugün iki bloklu yapı mı var ki, bir tercih yapmak zorunda kalan ülke olsun denebilir. Ancak konu Ukrayna olduğunda, konuya bloksuzluk durumundan bakmak kolay değil. Dünya genelinde henüz iki ya da daha fazla merkezli bir bölünme söz konusu değil ama Ukrayna sorunu tam da Soğuk Savaş yıllarındaki bir anlaşmazlığa benziyor. Bu açıdan bakıldığında, belki de dünyanın gidişatı yeniden iki blokluluk yönündedir denebilir.
Ukrayna’nın özel durumu, sadece iki blok arasına sıkışmış bir ülke olmasından kaynaklanmıyor; aynı zamanda 1945’de fiilen doğusu Demir Perde’ye dahil olmuş Almanya’ya benziyor. Almanya’nın doğusu dört yıl işgal altında kaldıktan sonra 1949’da başka bir devlet haline getirilmiş ve Demokratik Almanya olmuştu. Bugün Ukrayna’nın doğusu ile batısından hangisinin demokratik sıfatını hak edeceğini öngörmek zor, ancak Parlamento’nun her iki tarafı temsil etmediği açık.
İma mı?
Parlamento kararı, Ukrayna’nın NATO’ya başvurabilmesini kolaylaştıran bir girişim olarak görüldü. Gerçekten bu yönde bir irade var mıdır, şimdilik emin olmak kolay değil. Belki de sadece bu ihtimalin Rusya ve NATO’ya hatırlatılması istenmiştir.
Eğer sadece bir hatırlatma ise Ukrayna ya Batı’nın daha fazla ilgisine mazhar olma arzularını dile getirmiştir ya da Rusya’yı kendince tehdit etmiştir. Gayet tabi bu tehdit askeri bir tehdit olamaz. Bu, Ukrayna’nın “doğu”sundaki Rusya hakimiyetinin sürmesi halinde “Batı”sının kendisini Batı’ya atarak bölünmeye razı olabileceğini gösterir. Diğer bir ifadeyle bütününü rahat bırakmaz ise NATO’nun Rusya’nın burnunun dibine sokulacağı ifade edilmiş olur. Bu durumda kararı verecek oyuncu Rusya olur. Rusya, ya bölünmüş ve yarısı kendi payına düşmüş ama diğer yarısını NATO’ya kaptırmış olmaya razı olur ya da Doğu’daki etkisini azaltarak daha büyük bir Ukrayna’nın NATO’dan medet uman halinin sonlanmasına ve tampon niteliğini korumasına çalışır.
Ukrayna “Batı”nın ilgisini daha fazla üzerine çekmek istediği için NATO imasında bulunuyorsa, bunun da bir yanında kendisine yapılan yardımların artırılması, diğer yanında ise Rusya’ya daha fazla yaptırım yapılması olabilir.
Gerçek mi?
Ancak Ukrayna sadece bir uyarıda bulunmayıp gerçekten de NATO’ya başvurma amacında olabilir. Bu durumda kararı verecek olan taraf NATO olacağından topun Rusya’dan çıkıp “Batı” ceza sahasına, Özellikle de ABD’nin önüne geleceği söylenmeli.
NATO’nun Ukrayna başvuruda bulunur bulunmaz onu buyur edeceğine dair hiçbir gösterge olmadığını belirtmek gerekir. Bu çerçevede ilk ileri sürülecek olan da stratejik konular değil, Ukrayna’nın demokrasi ve hukuk devleti kalitesi olacaktır. Zira bugün NATO’ya üyelik ile AB adayı olmak arasında kriterler bakımından fark bulunmamaktadır. Dolayısıyla NATO’nun “çok isteriz ama kriterleriniz yetersiz” deme olasılığı yüksektir.
Bu yanıtın ne anlama geldiğini en iyi biz biliriz. Bu “şimdi olmaz, ileride bakarız, ama siz kenarımızda durmaya devam edin” demektir.
NATO bu tür bir yanıt verdiğinde Ukrayna’da büyük hayal kırıklığı olacağına şüphe bulunmaz; ancak Rusya fazlasıyla sevinir. Ukrayna’ya güvendiği NATO’nun kendisini nasıl ortada bıraktığını söyleme imkanı kazanır. Kimbilir belki bu yolla ABD de Ukrayna krizinden kurtulmuş olur. Ancak NATO’nun Avrupa ayağı arada kalmış bir Ukrayna ile krizi öteleyemez; bu ülke ne kadar arada kalırsa Avrupa da o kadar arada kalmaya devam eder.