Ukrayna’nın doğusunda Rusya yanlıları ya da bizzat Rusya’dan gelenler, devlet dairelerini işgal etti; Ukrayna da “terörle mücadele” kapsamında müdahalede bulundu, kan döküldü.
Esasen durum katiyen terörle mücadele değil, Rusya ile Ukrayna arasındaki yeni nesil bir savaş. Bununla birlikte Ukrayna’nın doğusunda olanlar bir başka durumun sorgulanmasını gündeme getiriyor. Zira yaşanan olaylar nedeniyle Rusya BM Güvenlik Konseyi’nin acilen toplanmasını istedi, yani konuyu BM’ye getiren taraf oldu.
Bu hamleyi Ukrayna’dan ya da Ukrayna yönetimini destekleyenlerden önce yapması, kendisini sorumlu kılacak bir süreci yönetme arzusundan kaynaklanabilir. Ancak ortada bir sorun var. Rusya, Ukrayna’yı terörle mücadele ederken Rusya yanlısı kendi vatandaşlarını öldürdüğü için mi konuyu BM’ye getiriyor acaba? Bu insan haklarına olağan üstü saygısından kaynaklanmasa gerek. Devler arası hukuk açısından bu konu Rusya’yı ilgilendirmez, tam tersine Ukrayna’yı ilgilendirir, ne de olsa topraklarını kaybeden ve ayrılıkçı saldırıya uğrayan o. Ancak Rusya olup bitenleri Ukrayna’nın savaş ilanı olarak görüyorsa, o zaman başka.
Tartışan BM
Ortada sıcak savaş ihtimali yoktuysa da, konunun BM Güvenlik Konseyi’ne taşımasıyla bu ihtimalden artık söz edilebilir. Zira toplantıda savaş olasılıkları ve bu olasılıklar üzerinden savrulacak tehditlerden başka konuşulabilecek fazla ihtimal yok. Karadeniz’de Türk uçaklarını tacize başlayan, eş zamanlı olarak Suriye’nin de aldığı komutla Türk jetlerinin taciz edilmesini sağlayan Rusya, Ukrayna’nın durdurulmasını istiyor. Esasen Ukrayna’nın ikiye bölünmesini istemeyen, bu bölgenin sorunlu bir tampon bölge gibi kalmasını tercih eden Rusya, eğer Ukrayna durdurulmazsa Osetya ve Abhazya örneklerini hatırlatıyor.
BM Güvenlik Konseyi ise durumu tartışıyor. Tıpkı Gürcistan, Ruwanda, Somali, Suriye ve nicelerini tartıştığı gibi. Üstelik daha yeni bir mini kriz yaşanmışken. ABD, İran’ın BM daimi temsilcisini “kara listede” olduğu gerekçesiyle vize vermeyeceğini bildirerek BM’nin merkezinin bulunduğu ABD’ye almayacağını bildirmişti. Bu, Rusya ile dolaylı mücadelenin bir uzantısı. Bununla birlikte, BM İranlı temsilci gelse de gelmese de krizler karşısında zaten adil çözümler üretemeyecek, yani sonuçlar değişmeyecek. BM izleyecek, kınayacak, barış olsun diyecek, tehlikelere dikkat çekecek.
Tartışılan Rusya
BM bu denli etkinsizken, hala ne işe yarıyor diye sorulabilir. Yaradığı iş, tam da Rusya’nın yaptığı iş; büyük güçlerin pazarlık yapma imkanı. Bu haliyle hala bir işlevi olduğu ileri sürülebilir. Ancak aynı oranda bu kurumun çatışma ve savaşları meşrulaştırma işlevinin de geliştiğini belirtmek gerekir. Zira Rusya’nın kalkışması, daha önce Bush dönemi ABD’nin de yaptığı gibi, BM’ye savaş olasılıklarının beyan edilmesinin ötesine gitmiyor.
Putin Rusya’sı giderek sertleşiyor ve anlaşıldığı kadarıyla geri adım atmaya niyeti yok. Ukrayna’yı bir bütün olarak NATO’ya vermeyecek, Suriye’den elini çekmeyecek, Mısır’ı tahrik etmeye devam edecek, oradan Filistin ve Lübnan angajmanlarını güçlendirecek, İran’ın karışmasını göze alacak ve ne yapıp edip Doğu Akdeniz doğal gazının kendisine alternatif olarak kullanılmasına engel olmaya çalışacak. Tabi bu arada Türkiye’nin de epeyce başını ağrıtacak.
Gelişmeler bu yönde ise BM Güvenlik Konseyi neyi tartışıp hangi sorunu nasıl ele alabilir bilinmez. Ancak görünen o ki, devletler dükkanı kapayıp silahlara sarılmakla, hala pazarlık yapabilme imkanları arasında gidip geliyor.