'Ukrayna Buhranı' yüzünden, dünya, bıçak sırtında, ya da, diken üstünde. 'Filler tepişirken, ezilen çimenlerdir', misali, muhtemel sonuçları itibariyle bütün insanlığı da ilgilendiren bir buhranlı durum.
Rusya eskiden, 'Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği' diye anılsa da, hâkim unsurun hep Rusya Cumhuriyeti ve Rus etnisitesi olduğubiliniyordu. Ama, bu birliğin bir gün dağılabileceği hesab edilmemiş olmalı ki, üye cumhuriyetlerin sınırları 1952-53'lerde Moskova'da hazırlanan bir kanunla çizilip problemsizce belirlenmişti.
Ama, 1991 yılında, Sovyetler Birliği denilen yapı çökünce o, 15-16 cumhuriyetlerden her birisi, istiklâllerini / bağımsızlıklarını ilân edince, ve gerçekten de bağımsız oldukları zannıyla hareket etmeye başlamışlardı. Ama, Rusya, hâlâ, 'Asıl düzenlemeyi biz yaparız' havasındaydı.
Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan gibi eyaletlerde de, 'Ukrayna Buhranı'nın temelinde de o eski idarî bölünmelerin huzursuzlukları vardı. Sözgelimi, Kırım yarımadası Ukrayna'ya bırakılmıştı.
'Rusya Federasyonu'nun başında, 'alkolik'liğiyle meşhur Boris Yeltsinbulunuyor ve Rusya başta, Çeçenistan Buhranı olmak üzere, nice buhranlarla boğuşuyordu.
*
Sovyet Sistemi'nin çöküşünden sonra, Yeltsin, ileride yerini alacağını düşünerek bazı isimleri başbakan yapıyor ve aradan 6 ay geçmeden, bir başkasını başbakanlığa getiriyordu.
Ve bir gün, Yeltsin'in, ismi duyulmamış birisini Rusya Başbakanlığı'na getirdiği açıklanmıştı.
Bu isim, Sovyet Rusya'nın gizli istihbarat ajanı olarak çalıştığından başka, hakkında fazla bir bilgi bulunmayan Vladimir Putin idi.
'25-30 yıl öncelerin 'Rusyası' yerlerde sürünüyordu.. Putin, işbaşına gelir gelmez, devlet yönetimine hissedilir bir disiplin ve canlılık gelmişti. İstediği adamı bulduğunu gören Yeltsin, başkanlığı 1999 yılında terk etmiş ve yerini Putin'e bırakmıştı.
*
İlginçtir, Putin'in Rusya Başkanı olmasından 3 sene sonra da, Rusya'nın tarih boyunca oldukça soğuk ilişkiler içinde bulunduğu Osmanlı'nın devamı olan ve o sıralarda yerlerde sürünen Türkiye'de de, Tayyib Erdoğan iktidara milletin seçimiyle geliyor ve onun elinde de Türkiye toparlanmaya başlıyordu.
Dahası, Putin ve Erdoğan, tarihten de dersler çıkarmış liderler olarak, aralarında uzlaşmacı bir diplomatik ilişki kurmaya kısmen muvaffak olmuş gözüküyorlardı.
*
Ama, Kırım Mes'elesi ortaya çıkınca.
Putin, 'Rusya güçsüzken, Kırım'ın elimizden gitmesi karşısında bir şey yapamamıştık, sadece yutkunmuştum. Ama, Kırım halkı bir referandum yaptı, Rusya'ya iltihak etmek yönünde irade bildirince, 'Hayır!' mı diyecektik.' diyordu.
Türkiye, Kırım'ın, uluslararası hukuk açısından illegal yöntemlerle Rusya'ya bağlanmasına karşı çıkıyordu. Bu, iki ülke arasında önemli bir pürüz idi ve hâlen de devam ediyor.
Rusya, Kırım'ı yuttuktan sonra, Ukrayna'yı kuzeyden güneye bölen Dinyeper Nehri'nin doğusundaki Donbass bölgesini de, 'O yöre halkının da, Kırım halkı gibi, Rusya'ya iltihak etmek istediği kararında olduğu' iddiasıyla kendisine bağlamak istiyor.
Ve Ukrayna da, B. Amerika'dan, Avrupa Birliği'nden, NATO'dan yardım umuyor. Ancak, NATO dünyasının da, AB Topluluğu'nun da patronu durumunda olan Amerika, alttan alır gibi davranarak, Putin'i yüreklendirip ilk saldırıyı yapmasını mı bekliyor; yoksa, gerçekten de mi alttan alıyor, belli değil. Hattâ, Rusya'nın Ukrayna'daki küçük bir işgali kabul edebileceğini zımnen kabul etmiş gözüküyor, Biden.
*
Putin'in ise, bazı sözleri vardır ki, karakterini yansıtıyor. 'Bir gerilimin kavgaya dönüşmesi kaçınılmazsa, ilk yumruğu sen vuracaksın. Ben bunu Saint Petersburg'(Leningrad)'daki gençlik yıllarımda öğrenmiştim' demişti.
Şimdi Putin, Amerika ve NATO dünyasına karşı, öyle bir güç gösterisi çılgınlığına kalkışır mı?
'Yirminci Yüzyılın en büyük faciası, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıdır.' diyen de Putin'dir.
(625 yıllık Osmanlı devletinin dağılmasından sonra, TC. rejimi'nde, 'Osmanlı Devleti'nin dağılması, Miladî-20. Yüzyıl'ın en büyük faciasıydı.' diyen bir üst yetkili çıksa, en başta, Kemalist gruplar feryad ederler.)
*
Şimdi, Başkan Erdoğan, Ukrayna ve Rusya arasında arabulucu olmaya hazır olduğunu açıklıyor. Ancak, Kırım konusunda Rusya'ya tavır koyan bir Erdoğan'a, Sovyet Rusya dönemini hasretle anan ve arayan Putin, çok sıcak bakar mı?
Kezâ, Amerika'nın hoşnud olmadığı bir dış siyaseti ve hattâ NATO'ya rağmen bir askerî siyaseti de yürüten bir Erdoğan'dan, hele de Biden Amerikasının memnun olmadığı da açık.
Ve Rusya, yüzbinlerce askerini Ukrayna sınırına yığmış durumda. Amerika da Ukrayna'daki diplomatik personelini geri çağırıyor. Evet, dünya giderek, bir büyük kapışmaya sanki daha bir yaklaşıldığının havasında. Her iki büyük askerî ve nükleer güç de, birbirini yokluyor.
*
Tam da kışın ortası ve Rus Doğalgazı'nın vanalarının kapanması halinde, bütün Avrupa'nın buz keseceği de bir ayrı konu. Rusya halkının, kış şartlarında savaşmaya en çok hazır olan kavim olduğu da NATO askerî çevrelerinde söz konusu ediliyor.
Daha da önemlisi, Amerikan eski bir istihbarat subayı ve Trump'ın Rusya danışmanı olan Fiona Hill, evvelki gün, New York Times'da çıkan makalesinde, 'Mr. Putin'in amacı, NATO'nun Ukrayna'ya 'açık kapısını' kapatıp ve daha fazla toprak almaktan daha büyük bir hedefi var:Amerika'yı Avrupa'dan çıkarmak istiyor.' diyordu.
Boş bir yorum denilebilir mi?
Ve filler tepişirken, kim bilir hangi çemenzârlar ezilecek!