Önce, -biliyorum tarihçiler homurdanacaktır- kişisel tarih analizim, bizim “2.Dünya Savaşı” dediğimiz savaşın aslında “üçüncü savaş” olduğu yönündedir. “Sanayi devrimi” sonrası ilk ve tarihe yön veren hesaplaşma, birbirinden farklı coğrafyalarda fakat benzer biçimde gelişmiştir. “Birinci savaş”, 1853-1856 Kırım Harbi ile 1861-1865 Amerikan İç Savaşı’nın toplamıdır. Bu iki savaş, sanayi devriminin tüm üretiminin kullanıldığı, modern savaş doktrinlerinin doğduğu ve sonuçları itibariyle Amerika ve Avrupa’yı şekillendiren yapıdadır.
Geçelim, konu derin, önümüzdeki yeni savaşın alarm sinyallerini değerlendirmekte yarar var...
Gorbaçov ve Kissinger uyarıları...
Uyarılar, Soğuk Savaş’ın iki çok önemli isminden geldi.
Sovyetler Birliği’nin son lideri Mikhail Gorbaçov, 83 yaşında ama ne söylediğini çok iyi biliyor. Son açıklamasında şunları söyledi: ABD’nin zafer tutkunu politikaları yeni bir Soğuk Savaş’ın da temelini attı. Aslında kendileri bu ruh haliyle bir vahşi ormanda kaybolmuş durumdalar ve bizi de o ormanın derinliklerine çekmek istiyorlar. Sürekli duyduğumuz, Rusya’ya yeni ambargo açıklamaları, akıllarını mı kaybettiler? Ukrayna, olabileceği düşünülen bir kriz değildi, oldu. Kontrolsüz gelişiyor ve sonuçta bir Avrupa savaşının çıkması riski güçleniyor, böyle bir savaş kaçınılmaz olarak nükleer hesaplaşmayla biter...
Gorbaçov’un bu sözleri Rus medyasına söylediği gün, 91 yaşındaki Henry Kissinger, özel olarak çağrıldığı Amerikan Senatosu Silahlı Kuvvetler Komitesi’nde şöyle konuşuyordu: Ukrayna’daki silahlı çatışmadan derin endişe duyuyorum, çünkü, bu tür bir sürecin bizi hangi noktaya sürükleyeceğini şu anda bilmiyoruz. İnandığım ana nokta bizim, artık, marjinal adımlardan uzak durmamız gerektiğidir. Çatışmalar Moskova’ya 300 km. mesafede yaşanıyor. Bu nedenle, çok özel güvenlik endişeleri ve sonuçları doğurabilir. Bu sonuçlar bizi nereye sürükler, iyi değerlendirmemiz gerekiyor.
Soğuk Savaş yıllarının, insanlığı “nükleer dehşet dengesi”nin ateşine atmamış iki deneyimli ismi, Ukrayna’daki gelişmelerin “kontrol kaçtığı anda bir nükleer savaşla sonuçlanabileceğini” söylüyorsa, orada, hepimizin durup düşünmemiz gerekiyor.
Rusya yeniden nükleer silahlanıyor...
Bitmedi... Bu açıklamalar kamuoyunda tartışılmaya başlanırken, Rusya Savunma Bakanı Sergey Shoigo’nun açıklaması geldi: Rusya Başkanı Vladimir Putin’in emirleri doğrultusunda ülkenin askeri üstünlüğünün korunması ve yükseltilmesi programı devreye girmiştir. Başkan, Rusya’nın yeni bir silahlanma yarışına girmeden nükleer caydırıcılığının artırılması talimatını verdi. 2015 yılından başlayarak 5 yıl içinde bu konuda yeni adımlar atılacaktır.
Bu plan çerçevesinde silolardan fırlatılacak 50 adet “Satan” (Şeytan) 100 ton nükleer başlık kapasiteli kıtalararası balistik füze sistemi devreye giriyor. Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerosimov, hava kuvvetleri yenileme programının yüzde 80 tamamlandığını, yeni nükleer füzelerin tüm kuvvet komutanlıklarındaki konuşlanmasının ve modernizasyon programının 2020’de gerçekleşmiş olacağını açıkladı.
Rusya ne düşünüyor?
Rusya, ABD’nin, sahip olduğu zengin doğal rezervlere ulaşmaya çalıştığına inanıyor. Bunun için, dev coğrafyasını küçük ve kontrol edilebilir devletlere bölmeyi hedeflediğini, çıkış noktasının da Ukrayna olduğunu düşünüyor. Kırım’ın ilhakı, Batı’ya. “kırmızı çizgilerimi aştın” uyarısı niteliğinde. Moskova ayrıca, bu gelişmede, AB ülkelerinin -Almanya dahil- ABD’nin küçük ortakları ve uyduları olduğunu değerlendirip, esas bilek güreşini Washington-Moskova hattında gördüğünü de açıkça belli ediyor.
1-Rusya’nın Kırım politikası ve Ukrayna topraklarında sergilediği tutum, geri adım atmayacağını gösterdi, NATO, Polonya ve Baltık Cumhuriyetleri’ne yığınak yapıyor, 2-Polonya’nın yedek askerleri sessizce kışlalarına çağırması ve ülke çapında sivil savunma eğitimlerine başlaması dikkat çekicidir, 3- Rusya ile NATO kuvvetlerinin birbirlerine çok yakın coğrafyalarda bu kadar çok askeri tatbikat yapmaları, son olarak İngiliz hava kuvvetlerinin ilk kez Manş Denizi üzerinden güneye yönelen nükleer kapasiteli Rus ağır bombardıman uçaklarına müdahale etmesi hayra alamet değildir.
Bazı aklı evveller bu senaryoda, “Rusya’nın bir küresel hesaplaşmada NATO ile baş edebilecek gücü var mı?” sorularıyla ortaya çıkabilirler...
Unutmayın... Üzerinde konuştuğumuz savaşın asla bir galibi olmayacaktır...
Batı’nın “Rusya’yı diz çökertme” stratejisinin çok riskli ve sonuçsuz yol haritası olduğuna inanıyorum. İnsanlık, Ukrayna krizini, ilgili tüm tarafları tatmin edecek formülle “siyasi çözüme ulaştırmak” zorunda...
Aksi, felakettir...