Türkiye’ye ait bir keşif uçağının Suriye hava sahasında mı yoksa dışında mı düşürüldüğü, bazı bakımlardan önemli bir ayrıma işaret eder. Uçak, Suriye hava sahasında düşürülmüşse, ihlal yapıp Suriye’yi tehdit eden tarafın Türkiye olduğu düşünülebilir. Ancak, bu kabaca düşünce, teamül ve uygulamalar birlikte değerlendirildiğinde her zaman gerçekçi olmaz.
Uçağın silah taşıyıp taşımadığı, tehdit oluşturacak türden eylemlerde bulunup bulunmadığı saptanması gereken konulardır; ayrıca uçağı düşürmeden önce her devlet kendi hava sahasını ihlal edenlere karşı çeşitli uyarı mekanizmalarını devreye sokar. Sorgusuz, sualsiz, uyarısız olarak sadece savaşan ülkeler arasında böyle uçak düşürme olayları yaşanır.
Uçağın nerede düştüğü ile ilgili farklı haberlerin basında yer alıyor olması, her durumda Suriye’de düğmeye basanın Türkiye ile savaş haline girmeye meraklı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ancak anlaşıldığı kadarıyla ortada başka bir sorun bulunuyor ve bu da düşürülen uçakla ilgili değil.
Yanıltıcı bilgiler
Esad ve onun yönetiminin sözleri ne denli güvenilirdir, burası tartışmalı. Bununla birlikte, ilk günden beri uçağın Türk uçağı olduğunun bilinmediği, hatta İsrail uçağı olduğunun sanıldığı söyleniyor. Bu gerçekse, uçağı düşürme kararı verenlerin önüne getirilen bilgilerin gerçekleri yansıtmadığı düşünülmeli. Yani kararı veren eldeki bilgiye göre vermiş, ancak veriler bilerek ya da bilmeyerek, hata yapılmasına yol açmış olabilir.
Uçağın Suriye hava sahasında vurulduğu yönündeki haberler, benzer biçimde Türkiye hükümetinin de yanıltıldığını söylemeye çalışıyor olabilir. Bir yanıyla hükümetin doğru söylemediği iddia edilmiş oluyor, öte yandan uçakla ilgili bilgiyi kimden alıyorlarsa onlara dikkat edilmesi gereği vurgulanıyor. Türkiye’de hala devlet içinde devlet olduğu düşünülürse, bu imanın karşılık bulması işten bile değil. Ancak, hükümet yanıltıldıysa bunun Türkiye halkı açısından olumsuz bir durum yaratacağı düşünülmemeli; tam tersine hala AK Parti’nin alaşağı edilme planlarının devam ettiği düşünülür.
Hükümet, uçağın Suriye hava sahasını ihlal ettiğini hiç gizlemediğine göre, neden orada değil de burada vuruldu diye ısrar etsin diye de sormak gerekiyor. Ayrıca görüldüğü kadarıyla Türkiye uçağın nerede vurulduğundan çok vurulmuş olmasıyla ilgileniyordu.
Bilgilerin paylaşılma sorunsalı
Türkiye’nin politikalarının uçağın düşüş yerine göre değişmesi bekleniyor olabilir; ancak Türkiye ortada uçak falan yokkenden itibaren Suriye konusunda pozisyon almıştı. Pozisyon, muhalefetin desteklenmesi, iktidarın değişmesi ve bunlar olurken de uluslararası müdahalenin yapılmamasıydı. Dolayısıyla Türkiye kendisi de bir müdahaleden yana olmadı. Kısacası iddialar, sadece Türkiye’nin güvenirliliğinin sorgulanması ve tavır değiştirmesi amacını taşıyor gibi.
Türkiye’nin kara sınırına ulaşmış bir savaş yaşanırken ve saldırı helikopterleri sınır bölgesinde gezinip dururken, uçağın nerede düştüğünün şu aşamada fazla anlamı bulunmuyor. Bu, daha sonra konu edilecek. Türkiye de sınıra asker yığmış durumda ve bu gelişmeler yere yayılmış benzin hissi veriyor. Mesele çakmağı kimin çakacağında.
Hükümeti doğru söylememekle itham eden haberler, Türkiye’yi elindeki bilgilerin doğrulunu kanıtlamaya zorlar. Bu, herkesi daha fazla bilgilendirmeyi gerektirir. Oysa zaten neyin doğru neyin yanlış olduğu biliniyor. Mesele, Suriye yerine Türkiye’nin doğrulamaya zorlandığı bir ortamın doğması; buna izin vermemek gerek. Türkiye’nin Suriye’nin yeniden yapılanmasında ağırlıklı rolü olacağına şüphe yok, bunca zaman yatırım yaptı. Şimdi verilecek her fazla bilginin ve yapılan her konuşmanın bundan sonraki hareket imkanlarını kısıtlama ihtimali bulunuyor.