İsrail’de günlerdir aranan üç gencin öldürülmüş olduklarının ortaya çıkması, Filistin-İsrail çatışmalarının yeniden başlamasına neden oldu. İsrail’in iddiası, bu gençlerin ölümünden Hamas’ın sorumlu olduğu.
İsrail Hamas’ı sorumlu tuttuğu her olayda silahlarını önce Gazze’ye, ardından Batı Şeria’ya çevirir; bu sefer de öyle oldu. Olayların tırmanmasına ve yeniden bir savaş görüntüsüne bürünmesinde etkili olan bir olay daha yaşandı; sanki öldürülen üç gence karşı bir hamle gibi, bir de Filistinli genç kaçırılıp öldürüldü.
Terör eylemlerinin yeni yöntemi insan kaçırmak; bunu defalarca çeşitli ülkelerdeki farklı örgüt faaliyetlerinde görüyoruz. Ancak İsrail örneğinde durum farklı, zira Hamas İsrailli gençleri kaçıranın kendileri olmadığını ileri sürüyor. Eğer bu iddia doğruysa başka olasılıklar üzerinde durmak gerekir. Ya Filistin’de Hamas dışında, El-Kaide bağlantılı örgütler gibi başka örgütler var; eylem yapıp sorumluluğu Hamas’a atıyorlar. Ya Hamas’a müdahale imkanı yaratması için İsrail derin devleti devreye girdi; ya da bir üçüncü ülke örtülü bir opersyon gerçekleştirdi.
Barışa sabotaj
Üç gencin ölümünden Hamas sorumlu ise o zaman da başka soruların yanıtlarını aramak gerekir. Hamas neden bu üç genci seçmiş olabilir sorusu ilk akla geleni. Bu gençler bir şey mi yapmışlardı, yoksa rastlantısal olarak mı seçilmişlerdi, orası açık değil.
Diyelim ki olaydan sorumlu olan Hamas ve gençlerin seçilmesinin de özel bir nedeni bulunmuyor. O zaman Hamas’ın bizzat İsrail’i savaşa davet ettiğini söylemek gerekir. Gençlerin kaçırıldığı anlaşıldıktan hemen sonra İsrail sorumluların isimlerini yayınlamış ve hedefe kimleri koyduğunu açıklamıştı. Bunun üzerine, İsrail’den gelen haberlere göre, Gazze’den 18 füze atılmıştı. Hem kaçırılanları öldürmesi hem de füzelerle İsrail’e saldırması, İsrail’e meşru savunma hakkı veriyordu; İsrail de bu hakkını 34 hedefe yaptığı hava saldırısıyla kullandı.
Sonuç ortada, İsrail-Filistin çatışmaları yeniden başladı. Kim ki bu gençleri öldürdü, belli ki amacı çatışma ortamı yaratmaktı; gayet de başarılı oldu. Her iki tarafı da aynı oranda ve eş zamanlı olarak tahrik eden bu olay, İsrail ve Hamas’ı da aşan bir genişleme etkisi yarattı. Diğer bir ifadeyle bu olay İsrail’in muhatap olarak tercih ettiği Abbas’ı da içine aldı.
Ortaklıklara sabotaj
Yakın zaman önce Hamas ile El-Fetih uzlaşması yaşanmış ve ‘barış görüşmeleri’nde Filistin halkları bir bütün olarak temsil edilecek hale gelmişti. Bu olayda İsrail doğrudan Hamas’ı sorumlu görmekle birlikte, esasen Abbas’ın Hamas’la işbirliğini de hedefe koymuş görünüyor. Diğer bir ifadeyle Hamas’ın görüşülebilir bir ortak olamayacağını Abbas’a göstererek ya yollarını ayırmalarını ya da Hamas’ı zapt etmesini önermiş oluyor.
Gençlerin kaçırılma olayından çok kısa bir süre önce Putin, Filistin-İsrail görüşmelerinin yeniden başlaması gerektiğini ve kendisinin de moderatör rolü üstlenebileceğini açıklamıştı. Biz de, Obama ABD’si ile Rusya bu konuya birlikte ve aynı yönde ağırlık verirlerse, bir çözüm ihtimali olur diye yorum yapmıştık. Ancak, ABD’nin ukdesinde olan bu konuya Rusya’nın el atmış olmasının ABD’deki cumhuriyetçileri fevkalade kızdıracağını da öngörmüştük.
İnsanın aklına gelmiyor değil. Acaba gerçekten Cumhuriyetçiler çok mu kızdılar? Kızgınlıklarına ortak da bulmuş olabilirler mi? Ne yazık ki bu soruların yanıtlarını öğrenmek için bir ömür beklemek gerekebilir. Ama uzun süre beklemeden de söylenebilecek tek şey, barış görüşmelerine yönelik girişimlerin bir süre daha ertelendiği.