Eğitim en sorunlu sektörümüz, buna muhtemelen hiç kuşku yok.
Sorunun kökeninde de yine muhtemelen ama çok kuvvetle muhtemelen öğretmen, öğretim üyesi niteliği yatıyor.
Öğretmen, öğretim üyesi niteliği konusu ise çok sayıda faktöre bağlı.
Geleneklere bağlı, ücret politikalarına bağlı, siyasi bütçe tercihlerine ve kısıtlarına bağlı, vs.
Niteliği belirleyen faktörler ortada ama çözüm önerileri gerçekten çok kolay değil.
Bugünkü yazımda sorunun bir boyutunu ama kanımca önemli bir boyutunu tartışmaya açmak istiyorum.
Bugünkü yazımda üniversite öğretim üyesi faktörünü başka bir yazıda tartışmak için şimdilik dışarıda tutuyorum, projektörleri lise öğretmenlerine tutmak istiyorum.
Yanlış anlaşılmaktan çekiniyorum, bu öğretmen arkadaşların çok büyük bir iyi niyetle, büyük bir gayretle işlerine sarıldıklarına hiç kuşkum yok ama bir dizi nedenden öğretmen arkadaşlarımız mesleklerini, uygulamalarını çok fazla rutine bağlamış gibi gözüküyorlar.
Aşağıda fizik, kimya, edebiyat dallarından örnek vermek istiyorum.
Örnek olarak bu lise öğretmenlik dallarını öne çıkarmamın nedeni bu dallarda, çok daha yukarı bir düzeyde, Nobel ödülü verildiği için.
Nobel başka dallarda da veriliyor ama bu yazıyı yazarken lise öğretmenlik dalları ile örtüşen bu üç konu aklıma geldi.
Nobel bir dalda, mesela fizikte, kimyada, edebiyatta insan aklının, yeteneğinin o gün geldiği en tepe noktayı işaret ediyor herhalde.
Bizde ve dünyada başka bir ülkede, ne Finlandiya’da, ne ABD’de, ne Güney Kore’de, ne Çin’de bir lise fizik öğretmeninin Nobel alan bir fizikçi kadar mesleğini bilmesi beklenmiyor, beklenemez, beklenmemeli zaten.
Ancak, mesleğini, mesela fizik öğretmenliğini, edebiyat öğretmenliğini gerektiği gibi yapmak isteyen bir öğretmenin o sene bu dallarda kimin, kimlerin Nobel aldığını merak etmemesi mümkün müdür?
Gelelim daha sıkıntılı bir konuya ve sorusuna.
Ülkemizdeki fizik, kimya, edebiyat öğretmenlerimizin kaçta kaçı o sene ilgili oldukları, dersini verdikleri dallarda kimin Nobel ödülünü aldığını biliyor?
Daha da can sıkıcı bir soru; kaç öğretmenimiz bu soruyu ciddiye alıyor?
Kaç edebiyat öğretmenimiz o seneki Nobel ödülü hakkında öğretmenler odasında ya da bir dost meclisinde, çok değil, üç dakika konuşabiliyor?
Şayet, bir fizik öğretmeni o sene kimin, kimlerin fizik Nobelini aldığını bilmiyor ise, öğrencilerine fiziği sevdirmesi mümkün müdür?
Bu soru edebiyat öğretmenlerimiz için daha da önemlidir muhtemelen.
Liselerde çocuklarımıza ders veren fizik, edebiyat öğretmenleri kendi dallarının en tepe noktalarını merak etmiyorlar ise, çocuklarımıza yararları çok ama çok sınırlı kalmaz mı?