Twitter ve Facebook hayatımıza girdiğinden beri her şey değişmese de, bazılarının gerçek yüzünü daha net bir şekilde gördük. Sosyal medyadan sahte hesaplarla başkalarına en ağır hakaretleri edenler kendilerini kamufle ediyorlar. Ancak kamuoyunun bildiği isimler geçtim sert eleştiriyi, açık açık seçilmiş siyasilere küfrediyorlar.
Birkaç gün önce meczup bir gazeteci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Twitter’dan küfredince hakkında soruşturma açıldı. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan gazeteci müsveddesi mahkeme çıkışı “Yaptıklarına pişman edeceğim. Serbest bıraktıklarına pişman olacaklar” deyince tutuklanmıştı. Avukatının itirazı sonucu serbest bırakıldı.
Tabii adet olduğu üzere bazı Batılılar ayağa kalktı. Özgürlük dediler. Batı değerleriyle uyuşmuyor dediler. Sosyal medyada yazılanlara toleranslı olun dediler. Peki. Tamam da acaba Batı sosyal medyada hakaret ya da milli güvenlikli olunca neler yapıyor, bir bakalım?
Geçen sene Yeni Şafak’ta yazmıştım, hatırlamakta fayda var. ABD’de acaba tweet attığı için başına bir şey gelen biri var mı diye araştırırken, ne görelim? Meğer üç yıl önce bir İngiliz attığı tweet nedeniyle ABD’ye giriş yaparken gözaltına alınmış ve ülkesine geri gönderilmiş.
İngiliz Daily Mail, Amerikan Huffington Post ve New York Post gibi birçok basın kuruluşuna yansıyan haberin detaylarını anlatalım. 23 Ocak 2012’de Los Angeles’a gelen İngiliz vatandaşları 26 yaşındaki Leigh van Bryan ve 24 yaşındaki Emily Bunting hemen görevliler tarafından gözaltına alınıyor.Homeland Security, yani Ulusal Güvenlik Bölümü yetkilileri Bryan ve Bunting’i 12 saat boyunca bir hücrede tutuyor ve sorguluyorlar. Sorgulanma gerekçeleri ne biliyor musunuz? İki İngiliz’in ABD’ye gelmeden önce attıkları tweetler: “Free this week for a quick gossip/prep before I go and destroy America” ve “We are totally in LA pissing people off in Hollywood Bld digging Marilyn Monroe up.”
Yetkililer “Amerika’ya gidip orayı yok etmeden önce” ile “Marilyn Monroe’nun mezarını kazıp” kısmına takılıyorlar. Bu tweetleri niçin attıklarını soruyorlar ve turistleri sorguluyorlar. Turist gençler “destroy” kelimesinin İngiltere İngilizcesinde “yok etmek” dışında “parti yapıp kafayı dağıtmak” anlamına geldiğini söyleseler de Homeland Security ikna olmuyor ve bu iki turisti geldiği gibi ülkelerine postalıyor. Tutulan tutanakta Bryan’ın suç işlemek için ABD’ye geldiği ve Bunting’in de ona eşlik ettiği yazılıyor. Vizeleri iptal ediliyor. Eğer ABD’ye tekrar gelmek isterlerse yeniden vize almak durumundalar.
Amerika bu, adamın gözünün yaşına bakmıyor. İki İngiliz tam 12 saat kaçak göçmenlerin de konulduğu bir hücrede tutuluyor. Onlara ABD’nin yasaları hatırlatılıyor. Siber kanunla ilgili detaylar anlatılıyor. Bu işin şaka kaldırır yanı olmadığı ısrarla vurgulanıyor. Hatta yetkililer gençlere konuşurken ağızlarını da bozuyorlar ve küfrediyorlar. En nihayet turist gençler durumun ciddiyetini anlıyorlar. “Biz aslında şaka yaptık, derdimiz bu değil” deseler de ABD’li yetkililer iki gence bundan sonra daha dikkatli olmaları uyarısında da bulunuyorlar ve Amerikan kanunları konusunda güzel bir nutuk çekiyorlar.
Bir diğer olay Arizona’da yaşanıyor. Bir polis şefi olan Pat Shearer, Facebook sayfasına bir resim koyuyor. Resimde o polis şefiyle birlikte toplam 7 kişinin ellerinde bir tişört var. Tişörtte Obama’nın resmi var. Resimde Obama’nın yüzüne kurşun izleri ve delikleri eklenmiş. Bunu gören FBI duruma hemen el koyuyor, polis sorguya alınıyor. Bu esnada kendisine soruşturmanın selameti açısından görevden el çektiriliyor. Shearer, Obama için canını feda edeceğini, onu çok sevdiğini söylese de FBI olayın sonuna kadar soruşturulacağını ve her detayın araştırılacağını açıklıyor. Sonra Amerikan devleti onu meslekten ihraç ediyor. Şu an mezarlıkta bekçilik yapıyor. Yanlış okumadınız.
Demek ki ABD ve Batı, soysal medyadan hakaret edilince ya da Obama’yı silahla ti’ye alınca gözünün yaşına bakmıyormuş. Bakalım içerideki sömürge kafalar bu örneklere ne diyecekler? Mesela şöyle bir önerim var: ABD’de yaşayan bir Türk gazeteci “Obama DAEŞ’e yardım ediyor. Koruyup silah yardımı yapıyor” desin. Sonuçlarını hep birlikte görelim.