140 karakter yetmiyor
Yıllar geçmesine rağmen karakter sınırlamasında en ufak bir artışa gidilmedi. Milyonlarca insan 140 karakterin yetersiz olduğunu, en azından bir 10 karakterlik artışın gerekli olduğunu bas bas bağırmasına rağmen Twitter yönetimi bu konuda en ufak bir adım atmadı.
Öte yandan özgürlükler yüzyılı diye adlandırılan 21’inci yüzyılda 140 karakter sınırı düşünce özgürlüğü ihlalidir. Bize pompalanan şu: “Evet dilediğinizi söyleyebilirsiniz ama 140 karakteri geçmesin.”
Ben şu an Twitter’ın bu kadar popüler olmasına da mana veremiyorum zaten. “Akşam 10’da evde ol” diyen babasına “Hayıııeeer, ben özgür bi kızım bikeremmm” diye çemkiren arkadaşlar 140 karakter sınırını sorgusuz sualsiz kabul ediyor. “Böyle sınırlı olması çok güzel yeaa”. Baban sınırlayınca kötü, elin Jack’i sınırlayınca “Ay ne hoş.” Riyakarlıktır bu.
Aşağılamalar, hakaretler
Twitter’a kaydolurken “İnsan mısın?” diye soruyor. Kavgada söylenmez. Bunu Twitter değil de bir arkadaşımız söylese ağzını burnunu kırarız. Tam dönüp gidecekken son bir defa geriye dönüp bir de yerde tekmeleriz. Hırsımızı alamazsak üzerine çullanıp dirsek atarız. Ama gel gör ki Twitter bunu sorunca hepimiz koyun gibi itaat edip insan olduğumuzu ispatlamaya çalışıyoruz. Çok yazık. İnsan olmanın göstergesi karmaşık kodları okuyabilmek mi? Bu kadar kolay mı insan olmak? Demek ki Descartes boşuna kafa yormuş, karmaşık kodları okuyabilen herkes insanmış. İnandırıcı değilsiniz.
Cem Yılmaz bile twit atmıyorsa
Hemen her konuda diyecek lafı olan Cem Yılmaz Twitter’da tek bir kelime etmiyor. 2 milyonun üzerinde takipçi bilgisayarları başında beklemede. Cem Yılmaz belki de kırgın, belki küs. Twitter yönetimi şapkasını önüne koyup nerede hata yaptığını sorgulamalı. Böylesine bir insan twit atmıyorsa yanlış giden bir şeyler var demektir.
Yaşamak tat vermemeye başladı
Twitter’da iki-üç ay takılan biri yazılan aforizmalar ve paylaşılan özlü sözler yüzünden hayatın anlamını çözmüş oluyor. 20 yaşında yaşamın bütün inceliklerini, yapılması gereken doğruları öğrenen birey için ömrünün geri kalanı monotonlaşıyor. Aile büyüklerine de saygı kalmıyor tabii. Normalde yaşlılar görmüş geçirmiş olmanın verdiği avantajla küçüklerine öğütlerde bulunur, onlara hiç duymadıkları hayat dersleri verirdi. Ama devir değişti. Geçenlerde bana nasihat etmeye kalkan dedeme üç Mevlana sözü, iki Oscar Wilde aforizması ve yedi Cemal Süreya dizesiyle kontra yapınca adamcağız pustu kaldı! Bana hayranlığını belirtti ve arada gelip sohbetimi dinlemek istediğini de ekledi.
Reklam alamıyor
Aslında bunca yıldır doğru düzgün reklam alamaması bile çok da iyi yönetilemediğinin kanıtı. Basit bir forum bile reklam alabilirken Twitter bunu başaramıyorsa oturup düşünmeliler. “Kellik sorun değil”, “10 adımda tüylerinizden kurtulun” gibi reklamları bile göremiyoruz Twitter’da. “Resimde kaç adet tavşan görüyorsun?” türünde zeka testlerinden de eser yok. İnsanın içi acıyor.
One direction laneti
Jack, Twitter’ı en ince ayrıntısına kadar hesap ederek oluşturmaya çalıştı fakat bir şeyi hesaba katmadı: Ergenler. Bünyelerinde normal bir insanın beş katı enerji taşıyan bu canlılar istila yetenekleriyle biliniyor. Gözlerine kestirdikleri bir forum da olabilir, bir internet portalı da... Hedefe kitlendiklerinde bahsi geçen mecrayı darmadağın edip bırakıyorlar. Geriye sessiz iniltilerin ve dumanların yükseldiği bir savaş alanı kalıyor. Geliyor, yakıyor ve gidiyorlar. Facebook’ta koca koca aile büyüklerimizi bizleri dürtmeye ve komşu çiftlik uygulaması gönderme noktasına getiren kültürün de bu ergenler tarafından empoze edildiğini unutmamak lazım. Türkiye bu acıları yaşadı, yaşıyor.
Şimdi ise ergenlerin hedefinde Twitter var ve maalesef Jack’in de buna yapabileceği pek bir şey yok. ‘KarşılıklıTakipBaşlasın, FenerlilerBirbiriniTakipEder, NasılEzdikKanaryayı, TurkishDirectionersWantsEsseginZeki’ gibi etiketlerin Twitter Türkiye gündemini belirlemesi sadece bunu istemelerine bakıyor. Ve genelde istiyorlar. Winter is coming.
Bir kitap okudum hayatım karardı
AYLIK 800 lira kazandığım bir işim vardı. Çok kazanmıyordum ama mutluydum. Sonra bir kişisel gelişim kitabı geçti elime. Bana “Kendini aş, yapabilirsin, başarabilirsin!” diyordu. Oradan aldığım gazla patrona posta koyup istifa ettim. Kendi işimi kurmak için altı ay işsiz gezdim, sonuç alamadım. “Yeter artık, bu böyle gitmez, bir işe gireyim” diye düşünürken kitapta bir ifade dikkatimi çekti. “Sakın pes etme” diyordu. Bunun üzerine bir altı ay daha işsiz gezdim ve yarın eve haciz geliyor. O yazarın imza gününü iple çekiyorum. Birtakım sürprizler hazırladım ona.
https://twitter.com/beyinsiz_adam