Daha önce Türkmenlerin yekpare olmadığını söylemiştim. Erbil’de yaşayan Türkmenlerin büyük çoğunluğu Sünni, Kerkük ve diğer Irak illerinde yaşayan Türkmenlerin de ekseriyeti de Şii’dir. Mezhep düzeyinde ayrışan Türkmenler siyasi ve demografik olarak aynı coğrafyada ve aynı siyasi iklim içinde yaşamıyorlar. Resmi rakamlara göre Kürdistan Bölgesel Yönetimi altındaki yerleşim bölgelerinde yaşayan Türkmenlerin nüfusu 500 bin civarındadır. Kimileri bu rakamı 1 milyon şeklinde telaffuz etse de bunun bir abartı olduğunu 2014 yılında yapılan seçimin oy oranlarından anlıyoruz.
2014 yılında yapılan Irak Federal Meclisi seçimlerinde Türkmen listesinin aldığı oy 90 bin civarındadır. Bu oran ülke seçim barajını geçmeye yetmediği için Türkmenler Federal Meclise üye sokamadılar. Ülke barajının da yüzde 7 olduğunu hatırlayalım.
Şimdi gelin hep birlikte biraz yakın geçmişe giden ve Türkmenlerin neler yaşadığına biraz daha yakından bakalım. Saddam yönetimi döneminde Türkmen kimliği büyük bir asimilasyon politikasına tabii tutularak reddedildi ve Araplaştırılmaya çalışıldı. Tüm Türkmen okulları, yayınları ve Türkmence konuşulması yasaklandı. Buna direnenler ise ya sürgüne gönderildi, ya ağır işkenceler sonrası hapishanelere yollandı ya da hiç kimsenin izini bile süremeyeceği biçimde, faili meçhul yöntemlerle infaz edildiler. Türkmen adı altında siyaset yapmak ya da parti kurmak yasaktı ve bu tür girişimlerde bulunanlar da anında tutuklanıyordu.
Saddam döneminde Türkmenlere karşı yapılan bu kıyımlara karşı şimdi yapılan gibi Türkiye’den enerjik biçimde sesler çıkmıyordu. Misal; hiç kimse “5000 kişi hazır Kerkük’ün altını üstüne getiririz” demiyordu. Misal; hiç kimse Saddam’a karşı ekonomik ambargoyu aklından bile geçirmiyordu. Hele sınırda tatbikat yapmak hiç gündeme gelmiyordu. Oysa o günler, Türkmenlerin yaşadığı en trajik günlerdi.
1991 yılında Çekiç Güç'ün ilanıyla ortaya çıkan tablo Türkmenler açısından da umut oldu. Çünkü, Kürdistan bölgesinde oluşan idare, anayasal olarak, Türkmenlerin bütün haklarını yasal güvence altına aldı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi anayasasının''4. maddesi'' aynen şöyle düzenlendi:‘’Kürdistan Bölgesi halkı Kürtlerden ve diğer ulusal gruplardan (Türkmen, Asuri, Keldani ve Arap) oluşur, bu Anayasa söz konusu azınlıkların, Kürdistan Bölgesi bütünlüğü çerçevesinde haklarını tanır.’’
Kürdistan sınırları içinde kalan Türkmenler, siyasi ve kültürel olarak rahat bir nefes aldılar. 1991’den itibaren Türkmen adı altında siyasi partiler kuruldu. Bunlardan Türkmeneli Partisi, Türkmen Birlik Partisi, Kürdistan Demokrat Türkmen Hareketi, Bağımsız Türkmen Hareketi, Türkmen Reform Hareketi, Hizmet ve Reform Partisi, Irak Türkmen Cephesi gibi partiler adı altında siyasi çalışmalar yürütmeye başladılar.
İfade özgürlüğünün anayasal güvencelere bağlanması, Türkmenlerin siyasal, sosyal ve kültürel alanlarına dek nüfuz etti. 1991-92 sonrasında Kürdistan Bölgesi’nde Türkmen okulları açıldı. Türkmenlere ait görsel ve yazılı medya kurumları oluştu; gazete ve dergiler yayınlandı, radyo ve televizyonlar kuruldu. Okullarda anadilde (Türkçe) eğitim başladı.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin parlamentosunda bütün azınlıkların kontenjan hakkı korunduğu gibi Türkmenlerin de bu temsil hakkı titizlikle korunuyor; 111 sandalyeli meclisin 100 sandalyesi genele, 11 sandalyesi de azınlıklara ayırıyor. Bu azınlıklar için belirlenen 11 sandalyeden 1’i Ermenilere, 5’i Keldani ve Asurilere 5’i de Türkmenlere ayrılmıştır. Bunun anlamı şudur. Seçim sonuçları ne olursa olsun Türkmenler her zaman mecliste 5 vekille temsil ediliyor.
Şimdi soru? Bu tabloya göre Kürdistan bölgesel yönetiminde bir Türkmen sorunu var mı?