Bir önceki yazımda Türkiye, Irak ve Sûriye’nin esâsen Kürdlerle meskûn kesimlerine, yâni kaba hatlarıyla Güneydoğu Anadolu ile diğer iki ülkenin kuzey kesimlerine dâir bâzı tahminlerde bulunmuşdum. Bunlara epeyi okuyucu yankısı geldi. Günümüz Türkçesiyle ifâde edecek olursak feedback diyeyim de anlayın bâri.
Bunlardan müsbet olanların belirgin şekilde fazla olması beni memnûn etdi. Demek ki pek de akıl kârı olmayan görüşler serdetmemişim diye düşündüm. Çünki adamakıllı netâmeli bir meseleye el atmışdım.
En azından münâkaşaya değer bir husûsa değinmişim.
Daha önce de muhtelif vesîlelerle belirtdiğim bir noktaya tekrar gönderme yapmak istiyorum:
Türkiye’nin hiç bir, ama kesinlikle hiç bir meselesi silahla çözülemez!!!
Bütün, ama kesinlikle bütün meselelerin yegâne çözüm yolu müzâkere ve müşâveredir!!!
Bu hakıykat kafasına dank etmeyen hiç kimse, yalnızca o kafayı taşdan taşa vurmakla kalmayacak, aynı zamanda bir hiçlik zulmetinde yokolup gidecekdir; hem de bir daha ilânihâye hatırlanmaksızın!
Bahsetdiğim bir önceki yazıda, yâni bunun ilk bölümünde, gerçi Türkiye, Irak ve Sûriye Kürdlerinden sözetdim ama İran’dakileri ele almadım.
Bunun sebebi, o ülke Kürdleri hakkındaki bilgilerimin eksik olmasıdır. Yanlış bir şeyler söyler, saçmalar, gülünç olurum diye çekindim. Zâten düşünüyorum da ben ömrümde bir İranlı Kürdle tanışdığımı da hatırlamıyorum. Tuhaf...
Oysa meselâ “Fischer Weltalmanach”ın 2015 Yılı için piyasaya yeni çıkan en yeni baskısında, 75 milyon İranlıdan yüzde 7’sinin Kürd olduğu kaydediliyor.
Hazır açılmışken, aynı kaynak Türk kökenliler için de yüzde 26 sayısını vermiş.
Ama konumuz Kürdlere dönersek yüzde yedi aşağı yukarı beş milyona yakın bir rakam eder. Tam değilse de epeyi yakın...
İran’daki Farsların oranı ise yüzde 51 olarak verilmiş. Ayrıca Arablar (%3), yine îrânî bir kavim olan Lûrîler (%2), Belûcîler (%2) ve az mikdarda (yüzde verilmemiş) Ermeni varmış.
Fischer bu en yeni basımında Türkiye için ise şu sayıları veriyor:
Nüfus, 2011 sayımına nazaran 74.933.000 (Bugün îtibâriyle 78 milyon civârında olduğu tahmîn ediliyor. Y.A.); %70/80 arası Türk; %15/20 arası Kürd, ki bunların da %24’ü Zaza imiş; %2 Arab; ayrıca ufak mikdarlarda Laz, Gürcü, Pomak (Müslüman Bulgar, Y.A.) ve Boşnak bulunuyormuş ülkemizde.
Devamlı Türkiye’de yaşayan ecnebî sayısı ise %0,4 (binde dört) imiş. 315.000 kişi kadar... (Memleketi satıyolaaaaaar! Çığlık Sâhibesi: Bayan Rahşan!!!)
Tasavvur buyurulsun ki ülkenin nüfûsu gelmiş 78 milyona dayanmış, üstüne üstlük her yıl 920.000 bebek bunlara ekleniyor, arada 315.000 de yabancı var ki aralarından yarısı bile burada gayrımenkûl sâhibi değil ve Bayan Rahşan yeri göğü birbirine katıyor: Memleketi satıyorrrlaaaaaaaaarrrr!!!
Almanya’da 8 milyon ecnebî yaşıyor ve âile bazında takrîben birbuçuk milyona yakın konut yabancıların malı. Almanya’nın nüfûsu 80.622.000 kişi, yüzölçümü 357.168 km.2 ve Türkiye’nin nüfûsu takrîbî 78 milyon, yüzölçümü ise 779.452 km.2 ama Türkiye satılıyor, oysa zavallı Almanların sesi sedâsı çıkmıyor... Fesübhânalaaaah...
Burada birileri ya Almanlarla ya da bizlerle dalga geçiyor ama acabâ hangimizle?
Bağlayalım.
Almanya bu yazıda sâdece ufak bir not olarak vardı; Türkiye ise, bütün şom ağızlıların ve içi Türkiye nefreti ve kiniyle dolu kimselerin temennîleri, niyazları, büyüleri, afsunları, hîle, desîse ve mel’anetlerine rağmen, ilâveten göstere göstere, aşağı yukarı her bakımdan güçleniyor. Bakınız AB Şampiyonu Almanya, ki gerçekden müdhiş bir performans göstererek bu sene belki de yüzde 3’lük bir kalkınma oranıyla belki son 35 yılın rekorunu kıracak... Belki...
Türkiye ise 2014’de yüzde 4’lük bir kalkınma hızı yakalayacak. Üstelik Türkiye 18 çeyrek yıldır kesintisiz büyüyor.
İran ise neredeyse onyıllardır için için çalkalanıyor ve işbaşındaki çağdışı yobaz yönetim hâlâ her kadının başı örtülü mü, yok kim kiminle yatıp kalkmış, kimi recmedelim, kimi ağır ateşde kızartıp kemâl-i âfiyetle gövdeye indirelim kabîlinden “hayâtî” meselelerle meşgûl...
Allah belki affeder ama Târih Baba öldüresiye zâlimdir; o hiç affetmez!