Başlıktaki söz bana ait değil, Fethullah Gülen cemaatinin devlet içindeki örgütlenmesini deşifre eden bir kitap yazdığı için Erdoğan iktidarı döneminde hapse atılmış olan eski emniyet müdürü Hanefi Avcı’ya ait. Avcı, başına gelenlerden dolayı hükümete duyduğu kırgınlığı saklamıyor ama “Bu sadece iktidarın sorunu değil. Hepimizin sorunu” diyerek herkesi bugünkü mücadelede Başbakan Erdoğan’a destek vermeye çağırıyor.
Hanefi Avcı’nın tavrı, istisnalar bir tarafa ama, bu ülkedeki “sağcı” ve “solcu” aydınlar arasındaki farkı da gösteren bir örnek... Geçen gün Zaman gazetesinde “100 aydın” tarafından imzalandığı söylenen bir bildiri yayınlandı. Adını ilk defa duyduklarım dışında “liberal-sol” eğilimli diye bildiğimiz yazarlar ve akademisyenlerden oluşuyordu imza listesi.
Gerçi adı geçenlerden bazıları o bildiriye imza atmadıklarını açıkladılar sonradan. Ama geriye kalanlar herhangi bir açıklama yapma gereği duymadıklarına göre hiç olmazsa zımnen imzalarına sahip çıkmış oluyorlar. İmzalamışlarsa imzalarına sahip çıkmaları gerekir zaten... Ama bugüne kadar Ergenekon yargılamaları için “cemaat komplosu” diyen bazı “aydın”ların şimdi “yeniden yargılama darbecileri aklamaktır” diyen bir bildirinin altına nasıl ve niçin imza attıklarını sormak da kamuoyunun hakkı olmalıdır.
Açık konuşalım, o bildiriye imza vermenin Hükümet ile cemaat arasındaki malum kavgada cemaatin tarafında saf tuttuğunu deklare etmek dışında bir anlamı yok... Şunu da söyleyelim: Gülen cemaatinin ideallerine inanmış insanlar bu kavgada inandıkları tarafta saf tutuyorlarsa erdemli bir tavır gösteriyorlar demektir. Gerçeğin farkında olup olmamaları, olup bitenlerin iç yüzünü bilip bilmemeleri ayrı bir konu... Ancak “bu ikisinin çarpışmasından iki taraf da zarar görecek ama hükümetin galip geleceği muhakkak. Öyleyse hükümetin daha büyük zararla bu süreci kapatmasını sağlayalım” diye düşünerek meseleye bakmak sadece fırsatçılık.
Bu fırsatçılığı siyasi partilerin yapıyor olması bir yere kadar anlaşılabilir. Ama bağımsız bildiğimiz aydınların ülkenin çıkarları yerine günlük siyasi çıkarları önceleyen bir tavır takınmaları kabul edilemez. Bunların “liberal-sol” etiketi taşıyor olmaları ise liberal ve sol kavramlarına değer yükleyenlerin üzerinde düşünmeleri gereken bir konu...
“Ben de çok kırgınım hükümete. Herkesten daha çok kırgınım, çünkü bunların başıma ördüğü çorabı göremediler ve önlem almadılar vaktinde” diyor Hanefi Avcı dün Sabah gazetesinde çıkan röportajında... Ancak bugünkü kavganın aslında tek başına hükümetin kavgası olmadığını, Türkiye’nin kavgası olduğunu görüyor ve “Türkiye’yi seven Erdoğan’a el versin” diyebiliyor.
Kendileri bugüne kadar şahsi menfaatlerinin dışında bir şeyin kavgasını vermemiş olanların anlaması zor ama bugünkü kavgada hükümeti destekliyor gibi görünen kişilerin ve grupların kahir ekseriyeti aslında Türkiye’nin milli menfaatlerini ve demokratik devlet düzenini koruma derdindeler.
Siyaset dışı yöntemlerle devletin yönetimini ele geçirmeye çalışan bir yapı var karşımızda. Siyasete sahip çıkmamız bu yüzden...
Bilinen devlet hiyerarşisinin dışında paralel bir hiyerarşi içinde yönetilen ve devlet içinde devlet gibi işleyen bir yapı var karşımızda. Devlete sahip çıkmamız bu yüzden...
Hanefi Avcı gibi bir adam üç yıldır yattığı cezaevinden siyasete sahip çıkma, devlete sahip çıkma çağrıları yapıyor. Ama “sol liberal” aydınlarımız “fırsat bu fırsattır, çünkü siyasetle olmuyor bu iş, halkın oy vermesini engelleyemiyoruz. Bari paraleller hakkından gelsin bunların” düşüncesiyle pozisyon belirliyorlar.
Hangisi yurtsever bir tavır?