BELGRAD
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun iki günlük Sırbistan ziyaretini takip etmek için Belgrad’tayım.
Türkiye Sırbistan ilişkileri inişli çıkışlı oldu hep. Özellikle Bosna ve Kosova Savaşlarından sonra Türkiye Sırbistan ilişkilerinde gerginlik yaşansa da Avrupa Birliği perspektifinin iki ülkenin ilişkilerine büyük katkısı oldu.
Sırbistan ile vize muafiyeti, Halkbank’ın Sırbistan’da faaliyete geçmesi. TİKA’nın varlığı ve bu ziyarette açılışı yapılan Yunus Emre Enstitüsü Sırbistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin iyileşmesine katkı sunuyor.
Bir zamanlar camiler şehri Belgrad
Türkiye Belgrad Büyükelçisi Mehmet Kemal Bozay’ın çabalarını unutmamalıyım.
Buralara yıllar önce rahmetli Bahattin Yıldız ağabey ile gelmiştim. Bir zamanların ‘camiler kenti’ Belgrad’ın bugün tek camii olan Bayraklı Camii’nde kıldığımız akşam namazından sonra, “Bir şehir yürüyerek keşfedilir Hasan” cümlesini kuran Bahattin Yıldız’ın arkasına takılıp saatlerce Belgrad caddelerinde dolaşmıştım.
Tuna ve Sava’nın birleştiğine şahitlik ettiğiniz şehirdir burası. Avrupa’nın klasik şehirlerindendir. Balkanların en büyük şehridir. Eski ve yeni şehri ile Budapeşte’yi andırmaktadır.
Neyse geçelim.
Sırbistan’ın bir Sancak Bölgesi var. Bizim Bayrampaşa’da ve daha birçok semtimizde akrabaları olan Boşnakların çoğunun memleketi yani.
Novi Pazar buranın merkezi. Novi Pazar, Müslüman ve Boşnak kimliği ile Sırbistan’da çok ayrıcalıklı bir bölge. Zaten özel statüye tabi.
Karadağ Sırbistan’dan ayrıldığında Sancak’ın ikiye bölünmemesi konusunda kamuoyu oluşturmak için epeyce uğraşmıştık da kimselere derdimizi anlatamamıştık.
Şimdi Sancak’ın bir kısmı Sırbistan’da bir kısmı da Karadağ’da.
Ben hala Sancak’ın bu bölünmüşlüğünden rahatsız olanlardanım.
Bunu da geçelim.
Sırbistan Rusya’nın arka bahçesi mi olacak?
Uçağı düşürüldükten sonra Rusya’nın Türkiye’yi kuşatmak için başladığı hamlelere Başbakan Ahmet Davutoğlu karşılık veriyor diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz günlerde Bulgaristan’ın başkenti Sofya’yı ziyaretin anlamı buydu. Yine bugün Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da bulunmasının anlamı da budur.
Hem ayrıca şu anda Sırbistan hükümetinin Avrupa Birliği perspektifi ile Türkiye’nin politikaları benzeşiyor. Bu perspektif bile başlı başına bölgede Türkiye ile Sırbistan’ı yakınlaştırıyor.
Kimileri Sırbistan’ı Rusya’nın arka bahçesi olarak görüyor. Rusya’nın buradaki etkisi hiç yatsınamaz. Hem ırk, hem din hem ortak geçmiş ideolojik bağ, Rusya ile Sırbistan’ı birbirine yakınlaştırıyor. Fakat Avrupa Birliği’ne girmek için çaba sarf eden bir devlet olarak da Sırbistan’ın Rusya ile arasına mesafe koyması zorunlu. İşte bu durum Türkiye’nin avantajı olarak görülebilir.
Sözün tam burasında Bosna Hersek’den söz etmek gerekir.
Zira Türkiye Bosna’nın varlığını sürdürebilmesi için Sırbistan ile ilişkilerin iyileşmesi gerektiğinin farkında.
Bosna’nın güvenliği ve gelişmesi Sırbistan ile ilişkilerin gelişmesine bağlı. Balkan coğrafyası özellikle Osmanlı’nın buradan çekilmesi ya da sökülmesinden sonra uzun yıllar huzur bulamamıştır. En son Bosna ve Kosova savaşları da bunu gösteriyor. İşbirliklerinin gelişmesi çatışmayı zeminini azalttığı için Türkiye’nin Sırbistan ile geliştireceği ilişki biçiminin kaderi Bosna’nın da kaderi. Hatta Kosova’nın da... Zira Kosova Sırplara göre hala Sırbistan’ın bir parçası!
Tuna kıyısında Roman Müslümanlar
Size bir de kayıp bir avuç topluluktan söz etmek istiyorum.
Sırbistan’ın kuzeyinde Almanların kurduğu Novi Sad isimli bir şehri var. Bu şehirde 50, 60 haneli Roman Müslümanlar var. O kadar zor şartlarda yaşıyorlar ki sormayın gitsin. Ankara’nın Hıdırlık Tepe’deki evleri lüks sayılır. Teneke, kerpiç evlerde yaşıyorlar. Roman Müslümanların yardımına yine Türkiye’den bazı sivil toplum kuruluşları yetişiyor ama yetersiz.
Novi Sad’ta Tuna kıyısındaki bu güzel şehirde, zorluk içinde yaşayan Roman Müslümanlarla ilgilenmek de bizim boynumuzun borcudur.
Bahattin Yıldız ağabeyin bir cümlesi ile bitireyim, “Müslüman dünyanın her bir coğrafyasında elbet bir adamımız olmalı. Novi Sad’ta da...”Şimdilik buralardan bu kadar.