Türkiye 24 Haziran sonrası yeni sistemi hayata geçirmeye çalışırken bir yandan da terörle mücadele operasyonlarını yürütmeye devam ediyor. Kritik bir süreçten geçtiğimizi vurgulamak zorundayız. Bu kapsamda perde arkasında yaşanan, kamuoyuna yansımayan bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
BİR. 24 Haziran seçimlerinden çıkan sonuç terör örgütlerini demoralize etti. 24 Haziran seçimleri öncesi konuşmamak için elinden geleni yapan bazı FETÖ şüphelileri 25 Haziran sabahı itirafçı olmak için yargıya başvurdu. FETÖ içinde örgüt elebaşı Gülen ile ilgili sorgulama ve eleştiriler artıyor. Özellikle firari konumda olan bazı örgüt mensuplarının ABD’deki yöneticilerin müreffeh yaşam tarzını işaret ederek kazan kaldırdığı ifade ediliyor. Pensilvanya’nın örgüt içindeki huzursuzluğu “Kader böyleymiş” diyerek yatıştırmaya çalıştığı belirtiliyor.
İKİ. Aynı durum terör örgütü PKK için de geçerli. Afrin’deki yenilginin ardından Kandil’de yürütülen operasyon örgüt yönetimini sıkıştırmış durumda. Türkiye’nin ABD ile Münbiç’te işbirliği yapması PKK’nın başını ağrıtıyor. Örgütün ABD’ye “Rusya ile masaya otururuz” tehdidi savurduğu belirtiliyor. Münbiç kritik. ABD ile uzlaşılan takvime göre PKK’nın dün itibariyle Münbiç’ten çekilmesi gerekiyor. Bugüne kadar sınırın iki yakasında devriye görevi icra eden Türk ve ABD kuvvetlerinin Münbiç sınırları içinde fotoğraf vermesi anlaşmanın sağlıklı işlediğini gösterecek.
ÜÇ. Putin ve Trump 16 Temmuz’da Helsinki’de buluşacak. ABD ve Rusya’nın Suriye konusunda uzlaşıya vardığı ifade ediliyor. Bu uzlaşının sahaya nasıl yansıyacağı önemli... İlk işaretler İran’ın Suriye’nin güneyinden tasfiye edileceği yönünde. Hem ABD-Rusya uzlaşısı hem de Münbiç’te Türk-Amerikan anlaşması Şam yönetimi ve Tahran üzerinde tazyik oluşturuyor. Şam’ın Türk birliklerinin İdlib ve Afrin’den çıkması yönündeki arzusu biliniyor. Bunu önümüzdeki günlerde yüksek sesle dile getirmeleri beklenir. Ancak oradaki terör tehdidi kalkmadan Türkiye sınır ötesindeki askeri varlığından vazgeçmeyecektir. Geçtiğimiz hafta Afrin’de düzenlenen terör saldırısı oradaki Türk varlığının haklılığını gösteren en somut delillerden biridir.
DÖRT. Türkiye’nin terörle mücadeledeki başarısının altında siyasi kararlılık, askeri kabiliyet ve son yıllarda geliştirilen yerli silahlar yatıyor. ATAK helikopterleri, Bayraktar SİHA ve İHA’lar, tanklar, akıllı mühimmatlar akla gelen ilk örnekler. Cerablus, El Bab ve Afrin’de Mehmetçiğin işini kolaylaştıran bu silahlar Kandil’de de etkin bir şekilde kullanılıyor. Ancak yerli savunma sanayii bu konudaki Ar-Ge çalışmalarını bitirmiş değil. Önümüzdeki günlerde Kandil gibi dağlık alanlarda karadan karaya, tamamen yerli modern füzeler kullanılırsa şaşırmayın.
CHP’de ölüm kalım savaşı
CHP’li Muharrem İnce sonunda ağzındaki baklayı çıkardı. Kılıçdaroğlu’na “Olağanüstü kurultayı topla, ben genel başkan olayım, sen de onursal başkan ol” diyerek CHP’de ölüm kalım savaşını başlattı. İnce’nin önünde birkaç seçenek bulunuyor. Ya TBMM dışında kalan bir siyasetçi olarak siyaset sahnesinden silinecek. Ya Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna oturacak. Ya da farklı bir kulvarda serüvenine devam edecek. İnce için en iyi seçenek CHP Genel Başkanı olması. Ancak şartlara ve CHP iç dengelerine bakılırsa bu neredeyse imkansız. İnce’nin bu yüzden CHP’yi bölüp ikinci bir DSP kurmayı hedeflediği anlaşılıyor. Önceki örnekler bu tür siyasi açılımların daha fazla küçülmelere yol açtığını bize söylüyor. Kılıçdaroğlu ise süreç beklendiği gibi tamamlanırsa her seçimde yenilen ancak koltuğunu bırakmayan “tek adam” konumunu pekiştirecek. Bu süreçten ne CHP ne Kılıçdaroğlu ne de İnce kazançlı çıkacak.