Turgut Özal, Menderes ve Demirel’in kurduğu dünyayı yorumlayarak Türkiye’yi yeniden inşa etti. Demirel ise bir anlamda üzerinde yükseldiği Türkiye’yi anlayamadığı ve bir adım ileriye taşıyamadığı için düşüşe geçti... Hatırlayacaksınız, Süleyman Demirel, 1990’ların başında neredeyse göklerdeki yıldızları bile vaat etmesine rağmen kendisini Çankaya Köşkü’ne zar zor atabildi. Eğer Demirel genel seçimlere bir daha girseydi oyu daha da düşecekti...
Demirel örneği Türkiye’nin içtimai ve iktisadi yapısındaki değişimi okuyamayıp, sadece siyasi ezberler ile ülkeyi anlamaya çalışmanın neden olduğu hayal kırıklıklarının en net örneklerinden biridir. Bu bağlamda Demirel örneği bugün için de pek çok dersler taşır: Değişimin kaynağı olsanız da onu doğru okuyamazsanız değiştirdiğiniz yapı sizi sistem dışına atabilir...
***
Önceki yazımızda Türkiye’de Batı tipi güçlü bir orta sınıf oluşturma girişimlerinin Osmanlı’nın son döneminde başladığını, Atatürk ve İnönü’nün bu sınıfı bir yönüyle eşyanın doğasına aykırı olarak yapay yollarla oluşturmaya çalıştığını (devletçilik), Demokrat Parti’nin bu görüş farkından doğduğunu belirtmiştik. Menderes ve Demirel döneminde güçlenen sermaye ve üretim Özal’ın vizyonu ve becerisi ile adeta rampaya yerleşmiş oldu... AK Parti yıllarında ise Türkiye gerçek anlamda bir ‘orta direğe’, yani ‘orta sınıf’a kavuşmuş oldu...
Rahmetli Özal herkesin bir evinin ve bir arabasının olmasını çok isterdi. “Eğer bir kişinin sokakta park etmiş bir arabası varsa o sokakta olay olsun istemez” derdi. Aynı mantıkla kendi evi olan birey de gerçek anlamda sorumlu bir vatandaşa dönerdi... Liberal ekonomi ve siyaset yaklaşımının temelleri olan bu görüşe göre kişilerin mal ve mülklerindeki artış, ekonomi ile daha fazla etkileşime girmeleri, dolayısıyla ekonominin parçası haline gelmeleri siyasi istikrarı ve ülkeyi sahiplenmeyi de beraberinde getirecektir...
Tansu Çiller’in “herkese iki anahtar” olarak formüle ettiği bu anlayış 2000’li yıllar Türkiye’sinde kendisini aştı denebilir: Milyonlarca insan banka kredileriyle sisteme bağlanmış durumda... Pek çok kişi için iki anahtar değil, üç, hatta dört, beş anahtar hedef haline gelmiş durumda... Tek başına bir evi ve bir arabası olmak zenginlik göstergesi olmaktan çıkıyor... Eşe de araba ve havuzlu, site içinde lüks evler vs. en azından üst-orta sınıf için sıradan hedefler haline geliyor.
***
Söz konusu değişimin iktisadi yönünü aylık yayınlanan Turkish Time dergisinin Ekim sayısı çok güzel bir şekilde derlemiş. Konuyu tüm yönleriyle anlamak için herkese tavsiye ederim... Turkish Time dergisinin analizine göre yeni orta sınıfı anlamanın sırrı 10 tüketim kodunda gizli. Bunlar 1) Otomobil tüketimindeki artış, 2) Tatil alışkanlıklarındaki değişim, 3) Yenilenen ev anlayışı, 4) Aileye yeni bakış açısı, 5) Daha eğitimli olmaları, 6) AVM etkisi, 7) Ev dışı faaliyetlere daha fazla vakit ayırma, 8) İnternet ve sosyal medya, 9) Kültürel aktivitelerin artan payı ve 10) e-ticaretin yükselişi.
Yukarıda sayılan 10 tüketim koduna yenileri de eklenebilir elbette... Fakat meseleye geçmişin kalıplarıyla “muhafazakârlık yükseliyor” veya “toplumun ahlakı bozuluyor” gibi dar gözlükler ile bakar isek geleceği okumada çok büyük hayal kırıklıkları yaşayabiliriz... Yeni toplum için ahlaktan, siyasete, tüketimden, kültüre kadar hayatın her noktasında yeni yöntemler geliştirmek zorundayız... Çünkü gelecek siyasetin iki kutbu arasında şekillenmiyor...