Başlıktaki bu cümle İngiltere başbakanına ait. Türkiye'nin bölgesel oyunculuğundan falan değil küresel liderliğinden bahsediyor!
Fransa cumhurbaşkanı da 'Rusya ile görüşebilen tek liderin Erdoğan olmaması gerektiğinden' bahsediyor!
Dünya Türkiye'nin başarılarına şapka çıkarırken ana muhalefet ve peşine takılan siyasi partiler Erdoğan hazımsızlığının verdiği körlük ile Türkiye'nin hiçbir başarısını görmüyorlar, görmek istemiyorlar.
Ana muhalefeti anlıyoruz. O bir zihniyetin temsilcisi. O zihniyet milletin inanç değerleriyle sorunlu olan, milletin taleplerine cevap vermek yerine millete kendi inanç ve değerlerini dayatan, kabul görmeyince de millete de seçtiklerine de zerre kadar değer vermeyen bir zihniyet.
Onlar bu memleketin efendisi, millet de onlara tabi olması gereken kalabalıklar!
Ana muhalefet bu zihniyeti hâlâ devam ettiriyor.
O yüzden çeyrek asır cumhuriyet kılıfıyla yürütülen tek parti diktasının sona erdiği, -tüm eksikliğine rağmen- gerçek cumhuriyetin ve demokrasinin hayata geçtiği 1950 yılından beri seçilen bütün hükümetlerin meşruiyetini sorgulayan bir strateji izliyor ana muhalefet.
Bu stratejinin eksenini, milli irade değil demokrasi değil, kendini üstün gören o zihniyet oluşturuyor.
O yüzden milli iradeye karşı yapılan klasik veya post modern darbeler ve darbe girişimleri bu zihniyet tarafından sürekli alkışlanmıştır.
Ya alkışlanmıştır ya da sessiz kalınarak onaylanmıştır!
Çok gerilere gitmeye gerek yok 28 Şubat sürecinde post modern darbeyi açıktan desteklemişlerdir. Hatta darbecilerin sivil ayağına milletvekilliği ve parti içinde önemli görevler vererek sahip çıkmışlardır.
27 Nisan muhtırasında bile dönemin ana muhalefet lideri, milli iradeyi 'duvara tosladı' diyerek o üstenci zihniyetlerini faş etmiştir!
O ana muhalefet partisi, cumhurbaşkanı adayının eşi başörtülü diye seçimi 367 garabeti ile engelleme teşebbüsünde bulunmuş ve aynı zihniyetin temsilcisi üyelerden oluşan AYM bu garabete hukuk kılıfı giydirmiştir!
Ama bu sefer kendileri sert kayaya çarpmışlar, hükümet gereken cevabı verip seçimleri erkene alarak, cumhurbaşkanını doğrudan halka seçtirecek anayasa değişikliği yaparak o üstenci zihniyete unutamayacakları bir ders vermiştir!
Hele 2010 referandumuyla vesayet sistemini gerileten, başkanlık sistemiyle de vesayeti tamamen ortadan kaldıran adımlar o üstenci zihniyeti delirtmiştir.
Çünkü kim iktidarda olursa olsun resmi/sivil bürokraside hâkim olan zihniyetlerinin artık bürokraside düdükleri ötmez olmuştur.
Milli irade vesayetten kurtulmuş ve halkın isteklerine cevap verir olmuştur.
Onun için siyasi ve ekonomik bağımsızlık o zihniyeti ve ağababalarını rahatsız etmiştir.
O yüzden ağababalarının emirlerindeki PKK ve FETÖ gemi azıya almış ama bugün her iki terör örgütü de kaçacak delik arar hale gelmiştir!
Şimdi o üstenci zihniyetin siyasi temsilcisi olan ana muhalefet partisinin PKK terör örgütü uzantısı partiye güzellemeler yapması, liderinin birilerini serbest bırakma vaatleri ve en son KHK'lıları iade söylemi zaten milli olmayan zihniyetin gayri milliliğini ve kimleri sevindirmek istediğini daha görünür hale getirmiştir.
Şu anda soruşturma açılmış ve yargısı devam eden 100 bin civarında KHK'lı vardır. Bunların bir kısmı FETÖ yöneticisi imamlar, bir kısmı bylock kullanıcıları, bir kısmı örgüte kayıtlı üye ve bir kısmı da çalınan sorularla devlette işe girmiş haramzadeler.
Peki, bu ana muhalefet lideri hangilerini göreve iade edecek?
Önemli olan terör örgütüne mesajın ulaşmasıydı. 'KHK'lıların hepsini görevlerine iade edeceğiz' diyerek mesaj yerine ulaştı.
Ertesi gün düzeltip beraat edenleri soruşturma açılmayanları diyerek düzeltmesinin bir anlamı yok.
Çünkü devlet zaten 17 binden fazla KHK'lının itirazını haklı bulmuş ve görevine iade etmiştir.
Tekrar başa dönecek olursak ana muhalefetin zihniyeti bu milletin değerlerine yabancı bir zihniyettir. Yerli de değildir milli de!
Seçilmiş yönetimlerin meşruiyetini sorgulama politikasını ve seçenleri de tehdit etmeyi sürdürmektedir.
Seçimle işbaşına gelmiş iktidarı destekleyen öğretmene öğretmen demeyen, sanatçıya ve gazeteciye yalaka diyen, hâkim savcılara hakaret eden, çiftçinin yakasına yapışan ve devlet kurumlarını basmaya kalkışan bir ana muhalefet vardır.
Tüm FETÖ'cülerin ve sempatizanlarının açıktan desteklediği altılı masanın ikinci partisi hakkında da fazla söze hacet yok.
İkisi de İttihat Terakki gibi sadece yıkma peşindeler! Hadi Menderes'in partisinin adını taşıyanı da bir kenara koyalım.
İşin garip tarafı, bu iki partinin zihniyetiyle bir araya gelmeleri imkân haricinde olan diğer 3 partinin tavırları!
Susmaya devam mı edecekler yoksa bir noktadan sonra sandalyeyi fırlatacaklar mı göreceğiz!
Hükümeti eleştirmek başka şey, millete tepeden bakanlarla ve ipi emperyalistlerin elinde olan terör örgütlerine umut verenlerle bir olmak başka şeydir!