Malumunuz: 2020'deki küresel salgın ve pandemi koşulları, tüm dünya ekonomilerini ve buna bağlı olarak politikaları radikal anlamda değiştirdi. Ama Meclisteki bütçe görüşmelerinde, bu durumun öncüsü olarak değerlendirilmesi gereken, bir başka tezden bahsedildi. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanvekili Prof. Dr. Numan Kurtulmuş; "Herhangi bir şekilde pandemi krizini yaşamamış olsaydık bile, dünyada ve bölgemizde olağanüstü gerilimlerle, çatışmalarla ve bunların ortaya çıkarttığı çok önemli değişim sonuçlarıyla yüz yüzeydik' dedi... Bir küresel paradigma değişiminden bahsetti...
Türkiye ekonomisinin bir dar boğazdan geçmekte olduğunu hepimiz yaşayarak biliyoruz, ama bunu dünyadan ve bölgemizdeki gelişmelerden kopuk olarak değerlendirmek, bizi gerçeklerden uzaklaştırır. Dünya, geçen yüzyıla göre çok küçüldü ve hiç bir ülke akvaryum azadeliğinde, kendi içine dönük yaşamıyor... Ülkeler ve toplumlar birbirine domino taşları gibi yaslanmış durumda, herkes ve her şey birbiriyle ilişkili...
Taşların yerinden oynaması, Sovyetler Birliği'nin dağılması ve dünyanın tek kutuplu bir hale dönüşmesiyle başladı. ABD, o süreçte, bir yandan Irak'ta, bir yandan Afganistan'da dünya liderliğini üstlendiği bir askeri gücü ve ona bağlı ekonomi-politiği dayatıyordu. Bu yılın Ağustos'unun sonunda şöyle bir fotoğraf gördük mesela: ABD Hava İndirme Tümeni Komutanı Tümgeneral Chris Donahue, Afganistan'ı en son Amerikalı asker olarak terk ediyordu... İşgal sona ererken, bizim için önemli olan ve dikkat etmemiz gereken sonuç; küresel ve bölgesel ölçekte ortaya çıkan fevkalade ciddi boşlukların dünya ekonomisini de, dünya siyasetini de cidden etkiliyor olmasıdır.
Ayrıca dünya üzerindeki eski kutuplar iflas etmiş, dünya yeniden çoklu bir denkleme dönüşmüş, dünyanın hemen her bölgesinde birden fazla gücün müdahale ettiği gelişmeler ortaya çıkmıştır. Çin'in yükselişi, Rusya'nın atakları, Avrupa Birliği'nin yeniden toparlanmaya başlaması, Güney Asya'da ve Brezilya'daki kalkınmaya dair yükselişler, dünyada yeni bir düzenin başladığını ortaya koyuyor.
Numan Bey, dünya üzerindeki yeni gerilimlere, güncel çatışma alanlarına da dikkat çekti; su savaşlarının, gıda krizlerinin, enerji çatışmalarının, siber güvenlik konusunun, dünya ekonomi-politiğini yeniden şekillendirdiğini, söyledi.
Su, gıda ve enerji dediğimizde, ortaya çıkan haritada; Kafkaslar, Balkanlar, Mezopotamya, Akdeniz, Karadeniz var... Bu coğrafyaların kesişim bölgesi olarak Türkiye, dünyadaki bu yeni düzenin, desenlenmenin, çatışma ve buluşma alanlarının ortasındadır...
Dolayısıyla, Türkiye'nin ekonomi-politiği de bu zorlu koşullar etkileşiminde kurulmak, yapılandırılmak zorundadır... Türkiye bu sert ve hayati koşullar arasında güçlü olmak zorundadır.
Hayat pahalılığı hepimizi etkiliyor, mahalle marketlerinden, semt pazarlarına, büyük zincir marketlere kadar pahalılığı hepimiz hissediyoruz. Ama dışarı bağımlı bir Türkiye yerine, kendi ihtiyacını kendi üreten Türkiye'ye dönüşmezsek, hayat pahalılığından daha ağır bir hayat memat sarmalına hapsolabiliriz... Allah korusun... Bu yüzden kalkınma odaklı, üretim ve istihdam ağırlıklı bir ekonomik reçetenin yükünü şimdilik el birliğiyle, dayanışma içinde kaldırmak durumundayız.
Bu süreçte, siyasette, medyada, özellikle sanat dünyasında, hasılı göz önünde, görünür olan insanların, birer rol model olarak, israftan, gösterişten kaçınmaları gerekmiyor mu? Toplumsal olarak yüklendiğimiz güçlü duruşu, önde ve gözde olanların ağırbaşlılıkla, tevazuuyla, hatta fedakarlıkla, dayanışmayla desteklemeleri gerekmiyor mu? Metroya, tramvaya binseler, pazara, markete girseler mesela...
Kavga, döğüş veya gösteriş için değil... Halkın kalbini işitebilmek için... Daha fazla dayanışmak, daha çok halden anlamak, gönül almak, tahammül etmek, selamlaşmak, hasbihal etmek, tebessüm ile geleceğe umutla bakmak...