Türkiye, üye olduğu 1952 yılından bu yana NATO'nun en sadık üyelerinden biri. Bu vakte kadar NATO'nun herhangi bir faydasını görmememize rağmen, bu ittifakın bir parçası olarak tüm imkan, yetenek ve kabiliyetlerimizi, örgütün yararına kullanıyoruz. Kullandık. Ve kullanmaya da devam edeceğiz.
**
Ancak Türkiye'nin de özellikle uluslararası ilişkiler bağlamında çok boyutlu ve çok katmanlı bir politika izlemesi bugünün dünyasında kaçınılmaz olmuş durumda. Dedik ya uluslararası terörle mücadele noktasında Türkiye, NATO için elinden gelenin fazlasını yapıyor... Peki, NATO ne yapıyor bunun karşılığında. Türkiye için parmağını kımıldatmıyor. Sadece sessiz kalsa yine iyi. Aynı zamanda Türkiye'yi hedef alan hangi terör örgütü varsa bir şekilde NATO üyesi ülkeler tarafından fonlandığını görüyoruz. Şu 'ilkesel'; "ittifakın bir üyesine yapılmış saldırı ittifaka yapılmış kabul edilir" maddesi nedense söz konusu biz olduğumuzda işlevsiz hale geliyor. Hâl böyle iken; gerek savunma ve güvenlik gerekse ekonomik ilişkiler bağlamında yeni arayışlara girmemizi kimse eleştirmesin.
**
İşte tam da bu ortamda Cumhurbaşkanı, Şangay İş Birliği Örgütünün Özbekistan'da yapılacak toplantısına katılıyor. Türkiye Şangay beşlisine üye değil ancak "diyalog ortağı" statüsünde. Peki doğrudan örgüte katılabilir mi? Öyle olursa bu ilişki NATO üyeliğimizi etkiler mi?
**
Bu soruları, bu alanda yaptığı araştırmalarıyla tanıdığımız Demokrasi ve Birlik Derneği'nin (DEMBİR-DER) Genel Başkan Yardımcısı, hukukçu Ebubekir Elmalı'ya sordum. Ebubekir Elmalı'nın karşılaştırmalı NATO-ŞİÖ analizini aynen paylaşıyorum sizlerle;
"... Öncelikle hemen ifade edelim ki her iki örgüt kısmi benzerlikler gösterse de, aralarında nitelik, nicelik, kapsam ve amaçlar arasında önemli farklar bulunmaktadır.
Tipolojik olarak NATO, amaçları açısından ideolojiktir. Çünkü Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında liberal dünya düzenini savunan ülkelerin oluşturduğu bir "savunma örgütüdür." Yükümlülükler açısından karşılıklı dayanışmayı ve savunmayı garanti etmektedir.
ŞİÖ'yü ise, amaçları açısından ideolojik değil genelde, üyelerin birbirlerini çıkarlarını tamamlayan bir iş birliği ittifakıdır.
NATO salt bir "savunma örgütü niteliğinde" iken, ŞİÖ ise Orta Asya'daki devletler arasında; sınır, güvenlik, ekonomi özellikle enerji ve siyasi iş birliğini de içeren daha kapsamlı bir örgüttür. Bu bağlamda, ŞİÖ'nün sınır, güvenlik, ekonomik ve insani konuları iş birliğini içeren niteliğinden dolayı, NATO'dan ziyade, aynı konularla ilgilenen Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı (AGİT)'na benzemektedir
NATO Antlaşması'nın V. maddesinde, teorik olarak bir üyeye yapılan bir saldırıyı tüm üyelere yapılmış sayılmaktadır. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler Anlaşması'nın 51. Maddesi ile tanınan tek tek ya da ortak meşru savunma hakkını kullanarak üyeler, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği yeniden tesis etmek ve sürdürmek için silahlı kuvvetlerin kullanılması dâhil her türlü tedbiri alabilecektir.
ŞİÖ ise Barışın korunması, güvenliğin güçlendirilmesi, iş birliği ve iyi komşuluğun artırılmasını hedefler ve kuruluş bildirgesinde kolektif güvenlik vurgusu yoktur ve herhangi bir ülke veya uluslararası organizasyon hedef alınmamıştır. Ayrıca, ŞİÖ bir savunma örgütü olmadığından üye ülkelere, bir devletin veya ittifakın saldırısına karşı "ortak savunma yükümlülüğü" öngörülmemiştir..."
İşte hukukçu Ebubekir Elmalı'nın NATO-ŞİÖ karşılaştırması böyle.
**
Sonuç olarak diyor ki Elmalı; ŞİÖ ve NATO birbirinin ikamesi değildir. ŞİÖ'nün Türkiye'ye NATO benzeri bir güvenlik şemsiyesi sağlaması da mümkün değildir. Bu nedenle Türkiye'nin NATO yükümlülüklerine halel gelmeyecek şekilde, coğrafi, kültürel ve tarihi bağları ile yakın ilişkide bulunduğu Türk Cumhuriyetlerinin dahil olduğu ŞİÖ ile yakın bir ilişki kurması mümkündür, teknik olarak ŞİÖ ortağı olmak NATO üyeliğine halel getirmemelidir.